Merhaba.
Medyadaki fotoğraf @alazdem18603848 çalışması, kendisi bana Twitter'dan ulaştırdı. Sizinle de paylaşmak istedim. Kendisine bir kere daha buradan teşekkür edeyim.:)
Bonus bölümünde açıklamıştım bu bölümden sonra İlkyaz biraz dinlenecek. Nora oldukça yorgun. Bir toparlansın, sonra bomba gibi dönecek.
Nora dinlenirken ben başka bir kitap -kendimi hikaye mantığından çıkartmaya çalışıyorum- üzerine çalışıyor olacağım.
Kısa bir süreliğine hoşça kalın...
İrem Pelin.
"Rujumun rengi çalma,
Kalsın benim dudaklarımda.
Karşımdaki koltuk boş kalsın,
Şarkımız bir bana çalsın.
Merak etme, ben düşmem.
Bakma, dönme, bırak beni, böyle..."Kapı tıklatıldığında yatakta doğrulup sırtımı yastığa yasladım.
"Nora," dedi kapıyı açtığında Funda. Elindeki tepsiyle içeri girip kapıyı açık bırakarak bana doğru yürürken gülümsedi. "Sana börek yaptım."
Gülümsemesine gülümseme ile karşılık vermek isterdim ama yüz kaslarımın çalıştığından dahi emin değildim. Tepsiyi yatağın üzerine bıraktığında kenara oturdu. "İlaçlarını da getirdim."
Onu başımla onaylayıp dumanı tüten fincanı elime kahveden bir yudum aldım. Dört gün önce eve geldiğimde babam çalışma odasından çıkma zahmetinde bulunmamıştı. Barış beni odama kadar götürüp yatağa girdiğimden emin olduktan sonra gitmişti. Sabah gözümü açtığımda ise Bülent İlgen tüm otoritesi ile kapımda dikiliyordu. İtirazlarıma, bahanelerime ve savunmalarıma kulak asmadan beni İngiltere'deki doktorumun tavsiye ettiği Arzu Hanım'a götürmüş, tanıştırıp seanslarımı düzenlemişti. Bir kez daha... İlaçları da üç gündür düzenli olarak alıyordum. Bunu biri bakarken yapmak zorundaydım, bu da babamın yeni talimatıydı. Ya Funda'nın ya da Barış'ın yanında içiyordum ilaçlarımı ki babama rapor verebilsinler.
"Babam gitti mi?" diye sordum, Funda getirdiklerini yemem için beklediğinden uzanıp bir tane börek aldım.
"Çalışma odasında." diye açıkladığında böreği ısırıp "Eline sağlık." dedim.
"Hepsini bitir, olur mu?" Yerinden kalkıp kapıya doğru ilerledi.
"Tamam tamam söz hepsini yiyeceğim." Gülümseyip kapıdan çıktığında yerimden kalktım. Böreğin kalanını tabağa bırakıp pencerenin önüne ilerledim. Perdenin kenarını çekip bahçeye diktim gözlerimi. Barış bahçe masanda oturmuş, Funda'nın onun için hazırladığını düşündüğüm tabağına dikkatini vermiş kahvaltı yapıyordu. Bir saat içinde hazırlanıp okula gitmem gerekiyordu. Üç gündür Ege'den haber almamıştım. Üç gündür okula gitmemiştim. Babam dün akşam yemekte bana katılma zahmetinde bulunup kesin bir dille okula gitmemi buyurmuştu. Geçtiğimiz üç gün bulanıktı. Bugün ilk kez algımı açık hissediyordum. Üzerimde kalçalarımın altında biten saten bir gecelik vardı. Onu çıkartıp dolabı açtım. Kıyafet seçmek ile uğraşacak kadar açılmamıştı algım. Siyah, bacaklarımı saran bir pantolon ve siyah uzun kollu ince bir bluz alıp hızla giydim. Uzun botlarımı bulmak için kıyafet odasına girip rafların önüne geçtim. Bir süredir onları görmemiştim. Kaba ve az topuklu oldukları için giymeyi sevmiyordum ama bugün için ideal seçimdi. O kadar da umurumda değildi. Üst rafta olduğunu görünce tabureyi alıp üzerine çıktım. Botların içinde olduğu kutuyu alıp aşağı indim. Onları da ayağıma geçirdiğimde banyoya girip korkunç görüntümü sıradan hale getirmek için gereken ne varsa sırayla yaptım. Saçlarımı başımın tam arkasından sıkıca topladım. Dışarı çıkıp dünyanın beni savuracak rüzgarı estirmesi için hazırdım. Artık o rüzgar kimden eserdi bilmiyordum. Belli ki herkesin benim için biriktirdikleri vardı. Bakalım bugünün şanslısı kimdi? Büyük siyah çantamı elime alıp içine bir süredir kapalı olan telefonu ve herhangi bir defter attım. Merdiveni hızlı adımlarla geçip babama yakalanmadan evden çıkmayı planlıyordum ki sesini duydum. Bağırıyordu. Öfkesini kontrol edebilen biri olduğu için onu çok nadir anlarda bağırırken duyduğum için dikkatle konuşmasını dinledim. Merdivenlerin başından ayrılıp çalışma odasının kapısına ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKYAZ
General FictionGeri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm.