Bonus 4

18.7K 1.1K 277
                                    





● EKİN GÖKSOY ●



Nora'nın garip tavrının ardından Ege ile gitmesinin üstünden bir iki dakika geçmişti. Sıla da ben de bir şey söylemeden hala devam eden filme gözlerimizi dikmiş oturuyorduk. Film ikimizin de umurunda değildi. Konuşmaya önce kim başlarsa, kavgayı da o çıkartmış olacaktı ve ikimiz de bundan kaçınıyorduk. Biranın son yudumu içip yerimden kalktım.

"Başka bir şey ister misin?" diye sordum, elimdeki şişeyi gösterip.

Başını salladı, koltukta öne doğru kaydı. Üzerinde siyah, hafif bol bir gömlek vardı. Deri ceketini koltuğun kenarına atmıştı. Tek bacağı, diğerinin üzerine konumlanmıştı. Biranın son kısmını başına dikip boş şişeyi bana uzattı. "Hayır."

Uzun kirpikleri kaşlarına doğru kıvrılmıştı. Öfkesi yerli yerinde durduğundan koyu gözleri daha da koyulaşmış, bana her an yürürlüğe girecek bir kasırga gibi bakıyordu.

Mutfağa girdiğimde dolaptaki biraları pas geçip şaraba uzandım. Kırmızı. Sıla gibi.

İki kadeh çıkartıp şarabı doldurdum. Elimde kadehlerle döndüğümde bir an için bir şey söyleyecek gibi oldu ama araladığı dudaklarını kapatıp ona uzattığım kadehi aldı.

Yanına tekrar oturduğumda bana doğru yavaşça döndü. Koltuğun ucunda, bacak bacak üstüne atmış halde otururken kadehin altını dizine yasladı.

"Şimdi," dedi üst dudağından daha dolgun olan alt dudağına dilini değdirdiğinde. "Biraz bu geceyi konuşalım."

"Bu şaraba yazık olacak demek oluyor..." dedim, kadehten bir yudum aldığımda.

Benim yaptığımı yaptı. Şaraptan bir yudum aldı ve gözlerime 'oldu mu' ifadesi ile baktı.

Gülümsedim. Koltukta arkama yaslanıp onu izlemek istiyordum ama kavga etmek istiyordu. Ve Sıla Aslan istediğini alma konusunda da oldukça iyiydi.

"Şöyle yapalım," dedim, ben de öne doğru kayıp elimdeki kadehi sehpayı bıraktığımda. "Sen bana peşin peşin bağır, hiç ben kendimi savunmaya kalkmayayım."

"Ekin," dedi, keskin bir ifade ile. İşte başlıyorduk. "Ciddi ol."

"Sıla..." dedim, gözlerimi gözlerine dikip. "Bu kez ben haklıyım."

Dudaklarından alaycı bir 'hah' sesi döküldü.

"Araba yarışı ne demek Ekin?"

"İki araba yan yana geliyor..." dedim, ellerimi birbirine paralel duracak şekilde ona doğru uzattığımda.

İki elime birden değecek şekilde vurdu. "Ekin!"

"Aradı konuşalım dedi, gittim." dedim, kestirmeden konuyu özetleyerek.

"Yarışarak mı konuşuyorsunuz siz?"

"Aybars işte..." dedim, ciddileşerek. "Hem sen daha iyi bilirsin tarzını."

Bilmezdi, biliyordum ama ihtimali dahi içimde közlenip duran öfkeyi alevlendiriyordu.

"Ne konuştunuz?" diye sordu, yaptığım imayı pas geçerek.

"İşte havadan sudan..."

"Ekin anlat doğru düzdün." dedi, sesi yükselmişti. Kasırga yaklaşıyordu.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin