Bonus 9

17.8K 890 389
                                    


●BERRAK ÖZDER●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

●BERRAK ÖZDER●

Taksiden indiğimden beri olduğum yerde öylece duruyordum. Telefondan bulunduğum yere baktım tekrar kontrol etmek için. Aysun'un attığı adres ile durduğum yer aynıydı, yani gelmiştim.

Bahçe kapısına doğru ilerlerken kendime dün geceden beri sınırsız kere söylediğim cümleyi tekrarladım.

Ondan başka yardım isteyecek kimsem yok.

Ege'yi kendi sorunlarımla meşgul edemezdim. Ona söylesem kabul ederdi ama başında yeterince bela vardı, üstelik Ege'den elimden geldiğince uzaklaşmam gerekiyordu. Belki Tunç'tan yardım isteyebilirdim ama... O da bunu kesinlikle Ege'ye söylerdi ve kaçındığım durum yine yaşanırdı.

Bahçe kapısını geriye itip itmemek üzerine düşünmeyi bırakıp yüksek demir kapıyı yavaşça açtım. Bahçe oldukça büyüktü, etraf fazla sakindi ama yine de yakınlarda birkaç müstakil ev daha vardı. Kapıya ilerleyen yol boyunca tereddüt içeren adımlarla ilerlerken çevredeki evlere baktım.

Kendimi bulmayı hiçbir koşulda ummayacağım kapının önünde dururken hala zile basıp basmamayı düşünüyordum. Bahçe kapısını açmadan önce de yaptığım gibi çelik kapıyı inceledim. Koyu kahverenginin içinde yer yer açık kahverengiler vardı. Sıradan bir çelik kapıydı işte. Sol ayağımı sallayıp duruyordum. Buraya gelmek zorunda mıydım? Aşağı yukarı, evet. Zile basmak zorunda mıydım? Evet.

Ciğerime dolan bütün havayı dışarı doğru üfledim. Olacaksa, olacaktı...

Uzanıp zile bastım. Başımı çevirip birkaç metre gerimde duran bahçe kapısına baktım. Buraya gelmek için fazlasıyla uğraş vermiştim ve henüz öğlen bile olmamıştı. Yani dönüp gidemezdim, gelmiştim işte.

Adım seslerini duyduğumda duruşumu dikleştirdim. Neyi nasıl açıklayacağımı düşünmemin yanına kendimi aptal bir konuma sokup sokmadığımı da ekledim. Birilerinden yardım istemekten nefret ediyordum.

Kapı açıldığında koridorun loşluğuna sızan gün ışığı ile karşımda beliren beden görmeyi ummadığım bir haldeydi. Henüz öğlen bile olmadığından onu uykulu bulacağımı düşünmüştüm ya da sinirli. Belki de hem sinirli hem uykulu ama bu halde...

Üzerinde gri bir spor atlet vardı, kolları ve boynu terden ıslanmıştı. Saçlarının üstünü geriye itmişti ve onlar da ıslaklıktan paylarını almışlardı. Gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Şaşkın olması gerekiyordu ama değildi daha çok sakince duruyordu. Bekliyordu. Muhtemelen herhangi bir şey söylememi... Bakışlarımı üzerinde biraz daha gezdirdim, siyah dizlerinin üstünde biten bir şort giymişti. Kol damarları belirginleşmişti, kasları yeni spor yapmış olduğunu kanıtlarcasına şişti. Hala bir şey söylemeden bekliyordu, ben de öylece durmuş onu süzüyordum. İlk kez bu kadar spor görünüyordu, tabii gereklilik dahilindeydi ama şaşıran ben olmuştum.

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin