"İçinde aşk var, yüzünde kin...
Yüreğine sor, bu da kim?
Her sabah baktığın aynadaki,
Bana deliriyor hala."
Ela gözlerinde görmeyi sevdiğim bir sürü kelime olurdu. Bana, beni sevdiğini haykıramadığı zamanlardan kalma bir alışkanlıktı gözlerini çözümlemem. Gözleri birer mektuptu, mührü üzerinden sökülmeyen. Gözleri çok sevdiğim şiirlerin son satırıydı, hep aklımda kalan. Gözleri beni çekip çıkartırdı, sesimi duyuramadığım kuyulardan. Gözleri beni eliyle koymuş gibi bulurdu, kaybolduğum kuytulardan.
Ama şimdi...
Öylesine kırgın, öylesine öfke doluydu ki bakışları. Onu gördüğümden beri durmamıştım. Çırpınıp durmuştum beni görsün, duysun diye. Durup sakince bakmamıştım, görememiştim ne kadar paramparça olduğunu.
Nora yine Nora'ydı işte.
Yerinden usulca kalktı. Bir adım geri atıp yüzünü net görebilmek için başımı kaldırdım. Kaşları çatıldı. Kirpiklerimi kırpıştırdım, keşke şimdi elimi uzatıp alnına yapışan saçlarını kaldırabilseydim.
Biraz önce herkesin önünde, ona meydan okumamışım gibi usulca baktım yüzüne. Tüm hırçınlığım beni görmüyor diyeydi, tüm öfkem bir kere sarılmamış olmasına sebepti.
Başını yavaşça eğdi, gözleri gözlerimi ele geçiriyordu.
Ah, sevgilim! Ah, sonsuz kabuslardan adını fısıldayarak uyandığım. Adına, ruhuna, var oluşuna bulandığım...
Yüzüme eğildi, parmak uçlarımda yükselmemim tam sıraydı... Gözlerindeki parıltı, sahip olduğum her şeyi yakmaya yetecek kadar kordu.
Şimdi burada, ağzından çıkacak tek kelime yönümüzü belirleyecekti. İki yol vardı. Ayakuçlarımdan, ayakuçlarına; ayakuçlarından, ayakuçlarıma uzanan... İki yol. Biri bizi yeniden Ege ve Nora, Nora ve Ege yapardı. Diğeri ise bizi iki yabancı kılardı.
Şimdi sen söyle sevgilim... Yıkalım mı tüm kalelerimizi, açalım mı kıyılarımızı herkese? Sen bana, ben sana hiç kimse olalım mı?
"Nora..." dedi.
Gözlerimi kapattım. Bir yıldan fazla olmuştu adımı sesinde duymayalı. Sanki ruhumda sürekli hava alan bir delik vardı ve tam şu an kapanmıştı.
Adım, sesinde yeniden var olmuştu.
"Ege..." dedim.
Kapattığım gözlerimi usulca açtım.
"Değilsin," dedi, yüzüme biraz daha eğildiğinde. Ne değilim sevgilim?
"İhtiyacım olan şey, sen değilsin."
Dudaklarım aralandı. Ruhuma yeniden hava sızmaya başladı, üstelik bu kez çok daha büyük bir delikten.
Değildim, öyle mi?
Öyle olsun...
Bir adım geriledim, bir adım daha. Sahneden inip doğrudan bar kısmına ilerledim.
İki yol vardı, Ege çıkmaz olanı seçmişti. Bana iki seçenek kalmıştı. İlki girdiğim arka kapıya tezat olarak, buradan herkes gibi ön kapıdan çıkıp gitmek... İkincisi, yıkılan bütün kalelerimi yeniden inşa etmek...
Düşünmek için kendime dört saniye verdim.
Bir...
Şimdi bu kapıdan çıkıp gidersem, hiç kimse olurum. Nora Güz İlgen, birçok şey olabilir ama hiç kimse? Asla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKYAZ
General FictionGeri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm.