"Biri var, beni ağlatan...
Güldürenlerden çok sevdiğim.
Biri var, uzakta duran...
En yakınımdan yakın bildiğim."
🌸
Sırtımı Ekin'in arabasına yasladığımda elimdeki karton bardaktaki kahvemden bir yudum alıp başımı birkaç adım ötedeki siyah Jeep'e çevirdim. Ege'ye 18. doğum gününden bir gece önde babası tarafından hediye edilmişti. Mutlu olduğumuz dönemlerden kalmaydı. Hayatımızın yolunda olduğu zamanlardan...
Ege'ye dair her şeyi özlemiştim. Çok özlemiştim. Bir yıl sonra döndüğümde boynuma atmasını ve kaldığımız yerden devam etmeyi beklememiştim belki ama yanında birini görmeyi... Haklı çıkmayı hep seven yanım haklı çıktığı için yok olmayı diliyordu. Benim gibi.
Gittiğim yerde kalamazdım, döndüğüm yerde ise var olamıyordum. Ne Ege ne de Sıla beni affetmeyecekti. Ve hayatları bensiz de gayet yerindeydi.
Kimse yokluğumda delirmemişti.
Ne acı.
Kimse varlığımı, yokluğumda delirecek kadar aklının odağı yapmamıştı.
Ya da kalbinin...
Oysa ben emindim; Ege'siz geçirdiğim her günün, zihnime bir enkaz bıraktığından. Kalbimin soluksuz, nefesimin eksik kaldığından... Oysa ben emindim; Ege'siz, kimsesiz olduğumdan.
"Nora." dedi Sıla, elini gözümün önünde sallarken.
Bakışlarımı Ege'nin arabasından çekip onlara döndüm.
"Ekin plan yapmış," dedi, sesinde umursamazlık yoktu. Çisil ile sohbet etmek ona iyi gelmişti belli ki.
"Evine çağırıyor bizi."
Elinde tuttuğu siyah telefonu hafifçe kaldırdığında bu davetin mesaj yoluyla geldiğini anladım. "Çıkarlar şimdi." dedi, gözlerimi elindeki telefondan çekmediğimden.
Başımı salladım. Ege ile konuşmam gerekiyordu. Daha fazla bekleyemezdim.
Onu hemen görmem ve beni görmesini sağlamam gerekiyordu.
"Ege..." dedim, mırıltıyla.
Sıla anlamak için kaşlarını çattı. "Ege de gelsin."
Sıla'nın ifadesiz yüzü telefonuna indi. Bahçeye çıktığımızdan beri Ege'nin arabasına baktığımı görmüş olmalıydı. Yüzünde anlayışlı bir hal vardı. Benden nefret bile etse Ege'ye olan aşkımdan şüphe duymazdı. Beni birazcık tanıyan herhangi birisi bile Ege'ye olan aşkımdan şüphe duymazdı.
Ege hariç... Belli ki o şüphe duyuyordu. Belli ki unutmuştu.
Ekin Göksoy her şeyde olduğu gibi bu konuda da haklıydı.
Unutmuştu, hatırlatmalıydım.
"Tamam," dedi Sıla.
"Ekin çağıracak mı?" diye sordum heyecanla.
"Ege'ye yazdım," dedi, bakışlarını bana çevirdiğinde. "Gelecek."
Yüzüm aydınlandı. Sıla Aslan yeniden arkamı kolluyordu. Tamam bana gülümsemiyordu, konuşmuyordu, sorguya dahi çekmiyordu ama yeniden arkamı kolluyordu.
Öne doğru atılıp ona sarıldım. "Teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler."
Sıla önce kasıldı, ardından kollarımın iki yandan tutup boynundan uzaklaştırdı. "Tamam, Nora." dedi, bastırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKYAZ
General FictionGeri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm.