Bölüm 44

16.6K 718 353
                                    


Holaaaaa,

Finalden önceki son bölüm ile İlkyaz karşınızda.

Bu bir hadi evi topluyoruz, bölümü. Kanepenin altına kaçan bir basket topu, banyoda unutulan bir topuklu ayakkabı teki ya da bahçedeki çimlere düşmüş bir baget bulursanız lütfen haber verin.

Hep bir gençlik işi yazma hayalim vardı, ne kadar oldu bilmiyorum ama en azından bakın bu benim hayalim, dediğim bir şey var artık ellerimde.

Ben buraya bir iyi ki, bırakıyorum. Umarım sizin de hayatınızda bir küçük iyi ki yaratabilmiştir.

Şiirleriniz, şarkılarınız, pembe çiçekleriniz, gülüşleriniz ve hikayeleriniz eksilmesin.

Finalde görüşmek üzere...

İrem Pelin xx

🌸

Ekin'in dairesine ulaştığımızda Ege zile basmıştı ben ise yedek anahtarı Ege'nin ceketinin cebinden çıkarmaya çalışıyordum. Ege bir kere daha zile bastığında kilidi çevirip kapıyı açtım. İçeri girdiğimiz sırada Göksu da kapıyı açmak için yeltenmişti.

"Merhaba," dedi, fısıltıyla.

Bakışlarım ondan koltuğa doğru kaydı. Ekin koltuğun kenarında uyuyordu. Sabah olmak üzereydi ve bir noktada sızmış olması olasıydı.

"Merhaba," dedi Ege Göksu'ya selam verip kapıyı kapattığında.

Koltuğa yaklaşıp dizlerimi kırarak oturdum. Elimi Ekin'in saçlarının arasına daldırdım.

"İyi mi?" diye sordum gözlerimi ondan çekmeden. Dağılmıştı. Yüzünün her bir zerresinden ne denli savrulduğu anlaşıyordu.

"İyi diyemem," dedi Göksu, soluk bir sesle. O da iyi görünmüyordu. Herkesin hayatının en uzun gecesi olmaya adaydı bu gece.

"Yatağına mı taşısak?" diye sordum Ege'ye dönerek. Parmaklarımın arasındaki saçları severken ona yaklaşmıştım. "Ekin..."

Ekin'den huysuz bir mırıltı duyulduğunda onu rahat bırakmanın daha doğru olacağına karar verdim. Burada uyumak ile yatakta uyumak arasında bir fark olmayacaktı, içi huzursuzken yattığı yerin rahatlığının bir önemi yoktu.

"Üzerine battaniye getireyim."

Ayağa kalktığımda Göksu toparlanmıştı. "Ben de artık gideyim."

"Olmaz," dedim. Saat sabaha yaklaşıyordu. Ekin için o kadar uğraştıktan sonra onu böyle bırakamazdım.

"Ben sana misafir odasını hazırlarım, gel."

"Yok," dedi Göksu çekingen bir tavırla. "Ben taksiyle giderim hemen eve, rahatsızlık vermeyeyim."

"Eve gitmek istiyorsan ben seni bırakırım da Nora haklı, bu gece kal burada."

Bakışları Ege'ye dönmüştü, hemen sonra kararsız bir ifadeyle bana baktı.

"Gel hadi," dedim onu da peşimden sürükleyerek odalara doğru ilerlerken.

"Ege, Ekin'e battaniye çıkarır mısın?"

Ege beni onayladığında gülümsemiştim.

Göksu'ya misafir odasını hazırlarken o inatla kapının hemen önünde duruyor ve çekingen tavrını sürdürüyordu. "Dolapta pijama var," dedim, hemen arkamda kalan dolabı göstererek. "Çekmecede daha önce giyilmemiş bir çift bulabilirsin."

İLKYAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin