"There's broken silence
By thunder crashing in the dark (crash in the dark)
And this broken record
Spin endless circles in the bar (spin 'round in the bar)
This world can hurt you
It cuts you deep and leaves a scar
Things fall apart, but nothing breaks like a heart"(Mark Ronson ft. Miley Cyrus - Nothing Breaks Like a Heart)
"Dur bir yerini yakacaksın."
Yanıma yaklaştığında elimdeki odun parçasını şöminenin içine atmıştım bile.
Birkaç odun daha alıp ateşi çoğaltıp cam kapağı kapattı.
"Üstüne bir şey bulalım, üşüdün böyle."
Üşümemiştim, daha çok bir an içim titremişti. Aslında evin içi sıcaktı ama ben ürpermiştim. Her ne kadar belimi açıkta bırakıyor olsa da üzerimde kazak vardı. Isınırdım şimdi.
"Gerek yok," dedim koltuğa oturduğumda. Kollarımı bağlayıp sağ bacağımı diğerinin üstüne attım.
Ellerini birbirine çarparak tozu silkti. Siyah kazağının göğüs kısmı da toz ve odun parçası olmuştu. Elinin tersiyle silkelerken kaşlarını çattı.
Telefonumun ekranını açıp uygulamalar arasında gezinmeye başladım, galeriden fotoğraflar baktım, Instagram'da gezindim, birkaç Tweet okudum ve bu süre boyunca asla gözlerimi ekrandan kaldırmadım.
Uzatılan kupayı görene kadar tüm dikkatimi telefon ekranımda tutmuştum.
"Sıcak çikolata," dedi kupayı uzatmaya devam ederken. "Isınırsın."
Kupayı aldım. "Teşekkürler," dedim ayaklarımın önünde duran sehpaya bırakırken.
Her sunduğunu koşulsuz şartsız kabul edecek değildim. Ekin ile konuşmak için bekliyordum. Geldiklerinde duruma bakıp biraz ne durumda olduğunu anlayıp sonra gidecektim. Değişen bir şey yoktu.
Yanıma oturduğunda bacaklarını sehpaya uzatıp koltukta kaydı. Bir ayağını diğerinin üzerine attığında gözümün ucuyla ona baktım.
"Burada böyle durup telefonlarımız ile mi oynayacağız?"
Gülümseme dudağının kenarından gözlerine kaydığında telefon ekranına geri döndüm.
"Başka bir alternatif olmadığına göre..."
Başını koltuktan kaldırmadan yüzünü bana döndü.
"Sohbet edebiliriz," dediğinde yüzünde gülümseyen bir ifade olduğunu anlamak için ona bakmama gerek kalmamıştı. Sesin kendini yeterince ele veriyordu.
"Telefonunu bunun için kullanabilirsin," dedim akışı parmağım ile kaydırmaya devam ederken.
"Sanal sohbetler için yaşlıyım," dedi alaylı bir ifadeyle.
"Üzüldüm," dedim, çok sevdiğim bir markanın hesabına girdiğim sırada. Yeni yayınladıkları fotoğraflardan bir tane çanta kaydettiğim an sırtını koltuktan kaldırdı.
"Nora," dedi bana doğru yaklaşarak.
"Çanta seçiyorum," dedim peşimi bırakması için bastırarak.
"Milyonlarca çantan var. Şu an tüm markalar üretimi sonlandırsa, yine de önümüzdeki yüz yıl çantasız kalmazsın."
"Elimdekileri bağışlarım ben de, böylece yenilerine yer açılır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKYAZ
General FictionGeri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm.