•Berrak Özder•
Kahve için makineye su eklediğimde sırtımı mutfak tezgahına yaslayıp elime telefonu aldım. Bardan döndükten sonra uyumak istiyordum ama son sınavlar yaklaşıyordu ve ben işlerden dolayı fırsat bulup notları toparlayamamıştım bile.
Telefondan sakin bir müzik açmak için listelerimi taradığım sırada mesaj bildirimleri üst üste ekrana düşerek dikkatimi dağıtmıştı. Saat gece yarısını geçmişti. Sınıf gruplarının birinden, tiyatro grubundan ve Aysun'dan arka arkaya mesaj gelmesi biraz tuhaftı. Bildirimlere tıklayıp Aysun'un mesajlarını açtım.
Ülkeye hızla yaklaşan bir göktaşı vardı da, herkes birden beni haberdar etmeye mi çalışıyordu? Mesajları açtığım an Aysun'un sorularına maruz kalmam bir olmuştu, bir de yüklenmeye çalışan bir video göndermişti. Ne oluyordu?
Arama kısmına dönüp Aysun'u son kayıtlardan bularak aradım. Telefon elbette bir kere çaldığında açılmıştı.
"İzledin mi?"
Aysun panik halde cümlelerini birbirine eklemeye çalıştığında kaşlarım çatıldı. Aybars, diyordu. Sıla, diyordu. Düğünden bahsediyordu. Video, diyordu. Gerçekten, ne oluyordu?
"Aysun, bir sakin olur musun? Ne videosu, ne oluyor?"
"Aybars," dedi Aysun, bin kere anlattım neden dinlemiyorsun, ifadesiyle. "Videoyu izle Berrak."
"Tamam, bekle."
Telefonu kulağımdan çekip mesaj kısmına geri döndüm. Video yüklenmişti. Açıldığında Aybars ve Sıla yan yanaydı. Arabalar ve insanların önünde duruyorlardı. Diğer kişileri seçememiştim çünkü çeken kişi kamerayı tekrar onlara çevirmişti. Sıla Aybars'ın omuzlarına tutunmuş ve kendini yükselterek ona yaklaşmıştı. Hemen ardından da öpmüştü. Gözlerimi kapattım. Bunu görmeme gerek yoktu. Bunu görmem kesinlikle gerekmiyordu.
Aysun hala bir şeyler söylediğinden ve benden bir tepki beklediğinden derin bir nefes alıp gözlerimi açtım. Telefonu tekrar kulağıma götürdüm.
"Tamam, gördüm."
"Bir açıklaması olmak zorunda," dedi Aysun.
"Bir açıklama yapmak zorunda değil," dedim, donuk bir şekilde.
"Ne demek bir açıklama yapmak zorunda değil. Bak, Aybars'ı tanırım. O öyle kafama göre takılayım, canımın istediğini yapayım, kimseye hiçbir söz vermeyeyim insanı değildir. Bunun bir açıklaması var ve sen o açıklamayı alacaksın."
"Ne sıfatla?" Sesim yükselmişti ama bu asla Aysun'a yönelik bir şey değildi. Muhtemelen öfkemin de bir sıfatı yoktu ama içimde birikiyordu.
"Bilmem," dedi Aysun alaycı bir tavırla. "Yıllardır aşık olduğu ve bunu her seferinde net bir şekilde söylediği kadın sıfatıyla olabilir mi?"
Derin bir nefes daha aldığımda Aysun sustuğum için devam etmişti.
"Berrak, biliyorum çok uzun zaman onunla ilgili her şeyi reddettin ama ben biliyorum, artık içinde ona bir yer açtığını biliyorum. Lütfen konuş onunla olur mu? Kestirip atma. Görmezden gelme. Kendini geri çekme. Bu kez üstüne git."
"Aysun," dedim, telefonu kapatmak istiyordum. "Sonra konuşalım mı?"
"Tamam canım ama lütfen bana kendini salonunda saklamayacağına söz ver, lütfen kendini geri çekmeyeceğine söz ver."
"Tamam," dedim.
Telefonu kapattığımda tüm ekranlardan çıkıp telefonu sessize aldım. Bütün gruplarda bir süre bu konu konuşulacaktı ve o zamana kadar telefonu kendimden en uzak noktada tutmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKYAZ
General FictionGeri döndüm. Tek tek söküp attığım ne varsa, üstüme bir bir diktim de döndüm. Kalbime geri döndüm.