Yeni bölüm ile geldim. Beni takip eden ve ilk bölümlerime yorum atan okuyucularıma çok teşekkür ederim.
Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayıınn.😍
BÖLÜM ŞARKISI, Nil Karaibrahimgil - Yaş 18
2.BÖLÜM "ORTAK ARKADAŞLAR"
Kafeden çıkıp yurda doğru yürümeye başladığımda yağmurun dinmiş olması biraz üzmüştü beni.
Tamam, ıslanarak yürümek çok da konforlu bir şey değildi ama konfor falan da benim çok umurumda değildi.
Asıl olan şuydu ki ben atıştıran yağmurun altında yürümeye bayılırdım. Kendimi olduğumdan daha iyi hissetmeme sebep olurdu ve neden bilmiyorum bir huzurla dolardı içim.
Gökyüzünden kopup gelen o sakin damlalar sanki huzur aşılıyordu.
Yurda geldiğimde odada yine kimse yoktu. Zaten odamız iki kişilikti ama genellikle ben kullanırdım odayı, Cemre odada pek vakit geçirmezdi. Geldiği vakit de genellikle gece yarısından sonraydı.
Cemre de benim gibi tıp fakültesinde okuyordu. Son sınıftaydı ve zamanının çoğu hastaneyle fakülte arasında geçerdi. Yurda geldiğinde bolca sohbet ederdik, onu kısa zamanda sevmiştim. İyi niyetli ve hayat dolu bir kızdı Cemre.
Keşke daha fazla vakit geçirebilsek diye düşündüm. Fakat o çoğu akşam sevgilisinde kalmayı tercih ederdi.
Odaya geldiğim gibi elimde kolumda ne varsa yere bırakıp kendimi doğruca banyoya attım. Kısa bir duştan sonra kendimi şimdi daha iyi hissediyordum.
Daha iyi hissetmenin bir yolu var mı diye düşünürken aklıma mükemmel bir fikir geldi ve pıtı pıtı yürüyerek küçük su ısıtıcımın yanına gittim. Sıcacık bir kahve yaptım kendime.
Tamam dışarıda hafifçe yağmur atıştırmaya başlamış olabilirdi, vakit salep vaktiydi ama sabah içmiştim salep.
O nedenle şimdi kahve hakkımı kullansam yağmur varken salep seven tarafım bana küsmezdi ya! Neyse diye düşündüm ve yarısından fazlasını okuduğum kitabımı ve kahvemi alarak yatağıma kuruldum.
"Oh be!" diye mırıldandım. Kahvemi güzelce bir kokladım. Kendimi çok iyi hissediyordum.
Günün sonunda her şey bitip de tüm işleri hallettikten sonra yatağıma oturup bir kupa kahve alarak kitabımı okumaya hazırlanmak beni son derece mutlu ediyordu.
Böyle bir şekilde günü kapatmak bana nedense yaşanmaya değer bir gün geçirmişim gibi hissettiriyordu. Aslında insanın kendini mutlu etmesi bu kadar basitti.
Birinci kural, hiç kimseden bir şey bekleme!
İkinci kural, kendi kendini mutlu et!
Üçüncü ve en önemli kural, elindekilerin değerini bil!
Kitabıma gülümseyerek şöyle bir baktıktan sonra yeşil kapağını hafifçe okşadım ve açıp kaldığım sayfadan okumaya başladım.
Cidden sahip olduğu şeyleri bebek gibi seven yalnızca ben miydim yoksa bu tür psikopatça hareketler yalnızca bana mı özgüydü acaba?
Ben kişiliğim hakkında esaslı tahliller yapmaya son verip kitap sayfalarına odaklanmaya çalışırken yurdun kapısı sertçe açıldı.
Daldığım için boş bulunmuştum ve kırar gibi açılan kapı yüzünden hafifçe irkildim.
Kendimi hemen toparlamam uzun sürmedi. Zira Cemre'den başka hiç kimsenin kapıyı böyle sert açmayacağını bildiğim için içim rahattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ UMUTLAR
RomanceEce için yeni okul, yeni şehir ve yeni arkadaşlıklar demekti. Yeni şehrini sevdi, birkaç kişi dışında yeni arkadaşlarını da. Birisi için hissettikleriyse çok farklıydı. Kendisini sevdiğine inandırdiğı bir sevgilisi olsa da buna engel olamadı. Ama ha...