HERKESE İYİ OKUMALAR DİLİYORUM. YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN...
30.BÖLÜM "DÜĞÜN"
Cemre'nin gösterdiği beşinci elbiseyi de başımı iki yana sallayarak reddettim. Cemre usanmışçasına bana bir bakış attı ve sonra derin bir nefes alarak silkelenir gibi doğruldu.
"Beni yıldıramayacaksın." dedi gardırobunun içlerine doğru elbiseleri hızlı hızlı iteleyip başka elbiseler arama çabasına girerken. "Çünkü sen benim arkadaşımsın ve o düğüne mükemmel bir görünümle gitmen gerekiyor."
"Bence böyle de gayet mükemmel gözüküyorum." dedim üzerimdeki siyah elbisenin eteklerini tutarak.
Cemre hadi ya dercesine bana baktı ve ardından bir daha konuşmamı belirten bir bakış daha. "Kraliçe'nin cenazesine katılmayacaksın Ece, düğününe gidiyordun. Ayrıca, sevgilinin akrabalarıyla tanışacağın bir düğün bu. İlk izlenim çok önemlidir."
Sesi sonlara doğru hafif kısılır gibi oldu. Bunun çok üzerinde durmadım. Kabullenircesine başımı eğdim ve "Tamam tamam." dedim ellerimi sana bırakıyorum sert gibi kaldırırken. "Sen seç. Ben karışmayacağım. Aksi takdirde," Kol saatime baktım. Gözlerim geçen vakti fark etmemle biraz ayrıldı. "Yetişemeyeceğiz." dedim.
"Tama sakin ol." dedi Cemre sakin bir tonda. Karmakarışık ettiğimiz dolabından hâlâ elbise aramakla meşguldü. "Bulacağız şimdi bir şeyler. Seni de kendimi de mahcup etmem."
Gözlerimi devirerek gidip yatağımın üzerine oturdum. Bacak bacak üzerine atıp rahat bir pozisyon aldıktan sonra telefonuma gelen mesaja baktım. Burak'tandı mesaj. Bir fotoğraf göndermişti bana. Meraklanarak açtım fotoğrafı. Yüklenmesi yurdun zayıf internetinden dolayı biraz zaman aldı. Fotoğrafı ekranda belirir belirmez dudaklarım kendiliğinden iki yana kıvrılıverdi. Gözlerimde ne çeşit bir sevgiyle ona baktığımın farkında değildim.
Aşktı bu, bunu zaten biliyordum ama daha farklı bir şey daha vardı. Onun varlığı bana tamamlandığımı hissettiriyordu. Yıllarca aradığım, aramaktan usandığım, artık git gide bulamayacağıma dair umutsuzluğa süründüğüm o şeyin konusuydu. Yıllarca aradığım o şeydi. Aramama değen o şeydi. Umutsuzluğu yıkan o şeydi.
Kendini çekip atmıştı. Öylesine yakışıklıydı ki. Bir takım elbise vardı üzerinde. Lacivert bir takım elbise. Kıravatı da lacivertti. İçim giderek ve ardından kocaman gülümseyerek çekip bana attığı fotoğrafına baktım.
'Elbise seçiminde bana uymak istersen diye bu yakışıklı halimi sana atıyorum.' demişti. Lacivert takımını yahut uyumlu olmak adına kravatını kastediyor olmalıydı.
Fotoğraftan bakışlarımı çektikten sonra kafasını iyice dolaba sokmuş Cemre'ye dönerek "Lacivert olsun." dedim. Cemre kaşları çatılı bir şekilde neyi kastettiğimi anlamaya çalışır gibi kafasını dolaptan çıkarıp bana baktı. "Elbise." dedim. "Rengi lacivert olsun."
***
Burak'ın gözlerinin üzerimde olduğunu fark ediyordum. Ona her baktığımda göz göze geliyorduk çünkü. Koltuğa biraz daha yaslanıp geçip giden yola baktım.
"Artık önüne bakmalısın." dedim bir süre daha öyle durduktan sonra. Başımı ona çevirdim, göz göze geldik. Burak'ın dudaklarındaki hafif tebessüm büyüdü. "Yoksa kaza yapacağız."
Burak başını çevirip yola baktı. Onun uslu bir çocuk gibi söz dinleyen haline gülmeden edemedim.
Burak'ın şoförlüğüne güvenerek ona doğru yaklaştım ve viteste duran eline dokunarak başımı usulca omzuna koydum. Burak hiç ses etmedi. Arabayı kullanmaya devam etti. Ama gülümsediğini hissediyordum. Başını birkaç kez çevirip alnıma yumuşak öpücükler kondurdu. Sessizce huzurla dolduğumuz anlardan birindeydik işte. Sessiz sakin ama içimizde coşan huzuru hissettiğimiz bir an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ UMUTLAR
RomanceEce için yeni okul, yeni şehir ve yeni arkadaşlıklar demekti. Yeni şehrini sevdi, birkaç kişi dışında yeni arkadaşlarını da. Birisi için hissettikleriyse çok farklıydı. Kendisini sevdiğine inandırdiğı bir sevgilisi olsa da buna engel olamadı. Ama ha...