KEYİFLİ OKUMALAR. YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN...12.BÖLÜM "PLANLAR VE PLANLANAMAYANLAR"
İnsan tam olarak ne zaman hayatın ne anlama geldiğini anlar? Ne zaman gerçeğe ereriz ve yaşadıklarımızın sebebini ve sonuçlarını kavrayabiliriz? Yoksa ölürken bile mi yaşamı anlamsız zanneder, öyle veda ederiz hayata?
Her zaman kötülükten kaçınmak gerektiğini öğrendim. Kaçmak ve asla yakalanmamak. Ama bilmediğim bir şey vardı ki o da insan kötü olandan kaçabilseydi ve sonsuza kadar ona yakalanmadan yaşayabilseydi bugün iyilik denilen kavramı bile bilmeyecekti. Çünkü zıttı olmadan hiçbir şeyin manası kalmazdı. İyilik kötülükle, cesaret korkuyla yüceliyordu. Olumsuzuyla yüzleşen insanoğlu ancak o zaman diğerinin ne denli kıymetli olduğunu anlayabiliyordu.
Kalbimde korkunç bir ağrı vardı. Öyle ağır hissediyordum ki orayı, sanki koca bir taş tam oraya oturmuştu ve bana acı veriyordu. Pişmanlık peş peşe zihnimde sıralanıyor, utanç tüm yanlışlarla birlikte her yanımı sızlatıyordu. Dün gece onunla yaşadığım o birkaç dakikalık an tüm yaşanmışlığıma tersti sanki. Ben yıllarca bu duygunun altında ezilmiş insanla beraber ezilmiş, o insanın yanlışlarıyla korkunç bir çocukluk geçirmiştim.
İhanet dedi zihnim, hareketlerinle değil tam olarak hissettiklerinle başlıyor. Kalbimi söküp atmak istedim. Hissettiklerimi bir torbaya tıkıp en derin denizlere fırlatmalıydım. Ama utancım, o hep benimle kalacaktı.
Babam anneme kaç defa ihanet etmişti, kaç defa evi terk etmişti, hissettiği yanlışlıklarla kaç defa kırıp parçalamış, hepimizin hayatını koskoca bir hiçe, yıllarımızı bomboş geçen saatlere, günlere, aylara çevirmişti.
İhanet dedi kalbim, bir aileyi paramparça yapar. Bir çocuğun göz yaşlarının sebebi olabilir ve bir kadına hayatı zindan edebilir, ona kalbini hepten unutturabilirdi.
"İhanet." dedim kutudan çıkarttığım fotoğraflarımdan en can yakanına bakarken "Bir sürü hayatı bitirebilir."
Üç yaşlarındaydım. Üzerimde lacivert renk kadifeden bahçıvan kıyafetim var. Tam kameranın içine bakıyorum. Öyle gülümsemişim ki küçük süt dişlerimin hepsi sayılabilir. Saçlarım o zaman kumraldan hallice. Şimdi daha koyu bir renge sahip olsa da küçüklüğüme kısmi sarışın denilebilir. Koyu renk gözlerimi annemden aldığım o yaşlarımda bile belli ama en çok babama benziyorum, şimdi de olduğu gibi. Aylardan kasım olmalı. Zaten fotoğrafın arkasında yıpranmış bir yazıyla yazıyor tarih.
12 Kasım 2004
Annem en sevdiği kırmızı elbisesini girmiş. Eskiye dair çoğu fotoğraflarında da o elbisesi var üzerinde. Ona da bu elbise gerçekten çok yakışıyor ama. Gülümseyerek bakıyorum annemin yirmili yaşlarındaki görüntüsüne. Annem kadar güzel olamayacağımı biliyorum ama o hep beni dünyanın en güzel kadınıymışım gibi sevecek. Ve bu güzel olmaktan daha önemli benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ UMUTLAR
Roman d'amourEce için yeni okul, yeni şehir ve yeni arkadaşlıklar demekti. Yeni şehrini sevdi, birkaç kişi dışında yeni arkadaşlarını da. Birisi için hissettikleriyse çok farklıydı. Kendisini sevdiğine inandırdiğı bir sevgilisi olsa da buna engel olamadı. Ama ha...