27 "İKİ HAFTA"

8.1K 320 36
                                    

İyi okumalar dilerim. Lütfen oy ve yorum bırakmayı unutmayın.

İnanın bölüm yazacağım zaman motivasyona ihtiyacım olduğunda yorumlarınız ve oylarınız bunu fazlasıyla karşılıyor


27.BÖLÜM "İKİ HAFTA"

Vakit öğleden sonrayı çoktan geçmişti, Sarıkız'da tektim. Normalde bugünün cumartesiydi ve benim çalışma günüm değildi ama Derya'nın son dakika bir işi çıktığından birkaç saattir onun yerine bakıyordum. Eser desen on dakika önce bir yere gidip geleceğim diye çıkmış ve halen gelmemişti. Çok gelen giden de yoktu bugün. Normalde hafta sonu buralar arkadaşlarıyla buluşma ayarlayan liselilerin ve kafa dinlemek isteyen üniversitelerin uğrak noktası olurdu ama geceden beri yağmur yağdığından sanırım, kimsenin pek dışarı çıkası gelmiyordu.

Kendime salep yapıp köşedeki masalardan birine gidip oturdum. Buradan hem gelen gideni rahatlıkla görür hem de sakince salebimi içerim diye düşünmüştüm.

Salebimden bir yudum aldım ve dışarıda yağan yağmuru dinlemeye başladım. Normalde bu zamanlar dünyanın en huzurlu insanı benmişim gibi hissederdim, yağmur eşliğinde salep yudumlarken. Ama şimdi içimde bir boşluk varmış gibiydi. Bunun ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Sanki kazanmış, hemen ardından kaybetmiş gibi hissediyordum, berbat bir histi bu.

İki hafta geçmişti geri döndüğümüzden beri. İki koca hafta, tam on dört gün. Bugün günlerden 29 nisandı. Yarınsa 30 Nisan. Yarın yirmi bir yaşına giriyordum. Ve sanırsam doğum günümün yarın olduğunu yalnızca ben hatırlıyordum, bir de tabii ki annem.

Hiçbir zaman kutlanmayı, alkışlanmayı ya da ne bileyim benim adıma partiler falan yapılmasını bekleyen ve isteyen bir insan olmadım ama doğum günümü ilk kez evimden uzakta geçireceğim için kendimi kötü hissediyordum.

Burak'ı iki haftadır hiç görmemiştim. Yalnızca üç defa telefonda konuşmuş ve bazı geceler mesajlaşmıştık. Onun bu sessizliği de beni kötü hissettiren diğer şeydi, sanırım o yağmurun altında yaşadıklarımızdan sonra birbirimizden hiç kopmayacakmışız gibi hissetmiştim ve biraz yanılmıştım.

Cemre'ninse sesi hiç çıkmıyordu. Burak'la aramızdakileri anlamıştı ama buna sevinmiş miydi yoksa rahatsız mı olmuştu anlayamıyordum. Cemre aynı Cemre'ydi ama sanki çekimser kalmıştı bu konuda ve bu da diğer canımı sıkan konuydu.

Salebimi yudumlarken bir yandan da anneme bu durumu anlatmam gerektiğini düşünüyordum. Bora'yla ayrıldığımı hemen söylemiştim, biraz şaşırmıştı ama Burak'ı duyduğunda ne tepki verecek bilmiyordum. O yüzden bu durumu ona yavaş yavaş açmalıydım.

Salebimin yarısını bitirdiğimde kafenin kapısı açıldı ve gelen kişiye baktım.

"Ecoş neredesin?"

Gelen Cemre'ydi.

"Buradayım. Dur geliyorum." dedim onun yanına doğru ilerlerken.

"Kızım yine işbaşındasın." dedi üzerimdeki önlüğe hoşnutsuz bir ifadeyle bakarak. "Bir tek sen çalışıyorsun. Cem Abine söyle o iki tembelin maaşından kesip sana versin."

"Cemre!" dedim gözlerimi devirerek. "Gelirler birazdan. Hem yoğun değil diye bana bıraktılar." dedim Derya ve Eser'i koruyarak.

"Bir şey demedim değerli arkadaşlarına." diye söylenerek çantasını omzundan çıkararak oturmadan yanındaki sandalyeye bıraktı.

"Hadi biraz oturalım işin yoksa." dedi bana bakarak. Yanına gitmeden salebimi de alarak kahve içip içmeyeceğini sordum. İçerim deyince ona bir kahve yaptım ve sonra o kahvesini yudumlarken ben de hala yağan yağmurun pencereye vuruşunu izlerken salebimi yudumladım.

YENİ UMUTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin