23. "UTANÇ"

7.5K 352 34
                                    


KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM.

23.BÖLÜM "UTANÇ"

O korkunç akşamın ve sonrasındaki kalp çarpıntılarımın üzerinden kaç gün geçmişti saymamıştım. Geçip giden günlerde her şey normalmiş gibi davranmaktan başka bir şey de yapmamıştım. Burak'ı o günden beridir de görmüyordum. On gün? Diye düşündüm. Daha fazla olmalıydı.

O gecenin sabahında uyandığımda evde yoktu, gitmişti. Kendimi tutkulu bir gecenin sabahında terk edilmiş gibi hissetmedim tabii ki de. Odadan çıkıp kocaman evde kimseyi göremeyince korkmuştum sadece. Ardından alt kattan yumuşak bir kadın sesi geldiğinde önce korkum şiddetlenmiş ve sonra hafiflemişti.

Orta yaşlardaki kadın kendisini sevecen bir şeşkilde tanıtmış ve beni hazırladığı kahvaltı masasına oturtmuştu.

"Burak Bey arkadaşı olduğunuzu söyledi. Sabah acil bir işi çıktığı için gitmek zorunda kaldı. Hemen döneceğini de ekledi."

"Siz kimsiniz?" diye sormuştum çekinerek. Kadının bana bakışları iyi niyetli olsa da Burak'la beni yanlış düşünmesinden çekiniyordum.

"Adım Sueda. Yemek işleriyle ilgileniyorum evin." dedi. "Burak Bey kahvaltınızı yaptığınızdan emin olmamı istedi."

Başımı usulca sallayıp ufak bir parça peynir daha atmıştım ağzıma. Kahvaltıdan sonra biraz salonda beklemiş, bana çekingence yaklaşan kadına nazikçe eşlik etmiş onunla sohbet etmiştim beklerken. Bana istemsizce annemi hatırlattığından gün boyu kendimi hem daha iyi hissetmiş hem de hüzünlenmiştim.

Burak yerine Emre geldiğinde onunla şaşkınca bakıştım ilk an. Sanki burada olmamda hiçbir absürtlük yok gibi Emre beni selamladı. Nasıl olduğumu falan sordu. Şaşırsam da bunu belli etmeden ben de ona halini hatırını sordum.

"Seni yurda bırakacağım." dediğinde kaşlarım hafifçe havalandı. "Burak'ın işi uzadığından gelemedi."

Usulca başımı sallayıp Sueda Teyze'ye veda ettikten sonra çantamı alarak Emre'nin arkasından evden çıktım. Emre'yle yolculuğumuz pek keyifli geçti diyemem. İkimiz de çıt çıkarmadık yol boyunca.

Yurdun önüne geldiğimizde "Emre?" dedim sorar gibi. Başını ufak bir açıyla bana çevirdiğinde her zaman şen olan yüzünde hiçbir ifade okuyamadım. "Cemre'ye söylecek misin?" diye sordum.

Bunu bilmem gerekiyordu. Cemre eğer başkasından duyarsa bana çok kırılırdı ve ben de bunu asla istemezdim.

Emre başını kesin bir şekilde iki yana salladı. "Sen ona söylemediğin sürece bilmez." diye konuşarak kendisinden sır çıkmayacağını bildirdi.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek "Hem beni bıraktığın için hem de bunun için." diye sırrımı saklayacak olmasını kast ettim.

Önemli değil dermiş gibi kafasını salladı ve hafifçe gülümsedi. Ben de aynı şekilde gülümseyerek arabadan indim.

Burak'ın evinde kaldığımı bilmesi ve bunu çok doğal bir şeymiş gibi karşılaması hala aklımı kurcalıyor. Burak'ın arkadaşı Emre. Hem de anladığım kadarıyla baya yakınlar. Birbirlerinin sırlarını bilmeleri gayet doğal aslında ama Emre'nin böylesine soğukkanlı olması beni düşündükçe ürperiyor. Sanki normal zamanlardan farklı olarak bir iş üzerinde çalışan bir profosyonel gibi davranmıştı o gün.

Kafamı kurcalan düşünceleri boş veremediğim için kırmızı bezle sildiğim masanın on yıllık tozunu alıyormuş gibi davrandığımdan habersizdim. Kolum tıpkı arabaların ön camını silen otomatik silecekler gibi masada daireler çizerken gözlerim de bir noktaya dalmış gitmişti. Beni bu halimden çekip alan yakınlardan gelen tiz bir ses oldu.

YENİ UMUTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin