29."MUTLULUK"

6.3K 297 16
                                    

İYİ OKUMALAR...

Lütfen oy ve yorum bırakmayı unutmayın.

29.BÖLÜM "MUTLULUK"

Mayıs ayının ortalarına doğru havalar artık iyice ısınmıştı. Kısa kollularımı dolaba yerleştirmiş, ince hırkalarım hariç kışlık sayılabilecek tüm kıyafetlerimi de bir hurca koyup dolabımın altına kaldırmıştım.

Şimdiyse üzerimde kısa kollu siyah bir bluz, kot pantolon ve giymeyip kolumda taşıdığım ince bir hırka vardı.

Bahar çiçekleri desenli omuz çantamı düzeltip fakültenin koridorunda koşar adımlarla ilerliyordum. Derse çok geç kalmıştım ve o yüzden üst kata çıkıp amfinin arka kısmından girmem gerekiyordu derse.

Merdivenlere doğru ilerlerken adımlarım daha da hızlandı. Ve kaçınılmaz olan gerçekleşip benim gibi köşeyi dönen biriyle çarpıştım. Ben geriye doğru sendelerken kolumda bir tutuş hissettim. Çarpıştığım kişi her kimse kıçımın üzerine düşmeden beni tutmuştu.

Saçlarımı geri ittirip karşımdaki adamdan hem özür dilemek hem de teşekkür etmek için başımı kaldırdım. Ve kaçınılmaz olan nihai bir son daha gerçekleşti. Fırat Kılıç'la tekrar karşılaştık.

"Selam Ece." dedi samimi bir sesle. Kolumu usulca bırakıp geri çekilirken "Derse mi böyle koştu koştur?" diye de sordu.

"Evet." dedim omzumdan inip duran lanet çantamı bir kez daha düzeltirken. Bir yandan da defterimi daha sıkı tuttum. "Geç kaldım."

"Seni daha fazla tutmayayım öyleyse." dedi kibar bir tonda. Bir şey söylemedim. Fırat da başını eğip "Hoşça kal." dedi ve yanımdan geçip gitti.

Amfiye varana kadar ona karşı takındığım soğuk tavrı düşünerek kafamın içinde kendi kendimle savaş verip durdum. Ders boyunca da yine aynı şeyi düşündüm istemsizce.

Acaba Fırat'a haksızlık mı ediyordum? Görünüşü, davranışı hakkında konuşulan onca suçlamayı reddeder gibi iyiydi, samimiydi. Bir yanım görünürde herkes iyidir, güzeldir, dünyanın en merhametli insanı kendisiymiş gibi davranır diyordu ama bir yanım da önyargılı davranıyorsun diye beni uyarıyordu.

Vicdanımla savaştığım dakikalardan sonra ders bitmişti. Kafamdaki ikileme son vermeye çalışarak Cemre'yle buluşmak için sözleştiğimiz Sarıkız'a doğru yürümeye başladım. Burak'la da dünden beri hiç konuşmamıştık. Yol boyunca aklımdan onu aramak geçti ama sonra böylesine durgunken, durgunluğumun da sesime yansıyacağını düşünerek onu aramaktan vazgeçtim. Nasıl olsa beni arardı, konuşurduk gün içinde.

Kafeye vardığımda Cemre'nin çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Bana normalde olduğundan daha heyecanlı ve hevesli bir şekilde bakıp el salladı. Gözlerinde garip bir sabırsızlık fark ettim. "Aynı Cemre, ne bekliyorum ki..." diye mırıldanarak yanına doğru ilerledim hafifçe gülümseyerek.

"Gel gel." dedi hevesli bir sesle.

"Ne oldu yine." dedim gözlerimi devirerek.

Cemre yanındaki sandalyeyi çekerek oraya oturmamı işaret etti gözleriyle. "Bir şey anlatacağım sana. Yanıma gel." dedi ardından.

Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum ama mecbur gidip yanına da oturdum.

"Şimdi bu Derya salak Berke'den ayrılmış ya,"

Berke'nin adını duyunca gerilmemek için kendimi zor tuttum. Başımı evet dercesine salladım "bu Derya yeni manita yaptı sanırsam. Hem de kim olduğunu duyunca küçük dilini yutacaksın."

YENİ UMUTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin