MERHABA. KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM. YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN...
Bu bölüm Burak'ın ağzından.
15.BÖLÜM "BULANIK RUH"
Burak
Bir gece yarısı kendimi daha önce defalarca yaptığım gibi sokaklara attım. Bir yere varma kaygısı olmadan, öylesine sokak sokak gezerek, bilmediğim yönlere saparak tamamen rastgele yürümeyi seviyordum. Hele ruhumun bedenime sığmadığı karanlık gecelerde en çok buna ihtiyacım oluyordu. Bana kaderin bilinmez yollarında yürüyormuş gibi hissettiriyordu. Karanlık aydınlanıyor, bilinmezlik çözülüyor ve ben kim olduğumu nerede olduğumu, niçin var olduğumu az da olsa kavrıyordum. Ama hala bir şeyler eksikti. Adımlarım bazen boşluğa düşüyordu. O boşluk anlayamadığım ama hissedebildiğim bir boşluktu. Hissedemediklerim o boşluğun içindeydi ve ben hissedemediğim ne varsa üstüne bastıkça onların ne olduğunu hissediyordum.
Tamamen bir nefes alış ve bir nefes verişti her şey.
Anlamsızlık aldı başını gitti. Bastığım boşluklar içimde büyüdü ve ben sığamadığım şu dünyaya yine boyun eğdim ve nefes alıp vermeye devam ettim.
Biraz ötemde, on ya da yirmi adım ötemde. Bir ışık gördüm. Yavaşça duvara yaslandım ve o ışığı izlemeye devam ettim.
Siyah saçları vardı. Beline kadar uzanıyordu. Saçlarını avucunda tamamen topladı ve hepsini sol tarafına yatırdı. Gözleri bir süre etrafta gezindi ardından yüzünde hafif bir gülümseme oluştu. Bu hoş gülümsemenin sebebini saniyeler sonra kavradım. Boş bir bank görmüştü.
İnsan gerçekten bu kadar ufak bir şeye mutlu olabilir miydi? Ben de istemsizce gülümsedim.
Bakışlarım tekrar ona odaklandı. Hevesli bir şekilde oraya doğru adımlaya başladı. Elinde bir kitap tutuyordu. İnce, mor renk bir kitaptı. Gözlerimi kısarak kitabın sırt kısmından adını okumaya çalıştım.
Harry Potter ve Felsefe Taşı.
Dudaklarımdan sesli bir gülümseme kaçtığında o gülümsemenin gözlerime kadar ulaştığını fark ettim ve bu içimde garip bir duygunun baş göstermesine neden oldu. Merak.
Gözlerimi kısarak o kızı izlemeye devam ettim. Aslında onu tanıyordum. İlk gördüğüm an dikkatimi çekmesi de bu yüzdendi. Onu birkaç defa Cemre'nin yanında görmüştüm ama uzaktan. Beni tanımadığına emindim. Ben de onu tanımıyordum zaten.
Adı neydi? Zihnimi zorladım. Cemre bahsederken duymuş olmalıydım ismini. Ece, dedim sadece dudaklarımı oynatarak. Kızın ismi Ece'ydi. Bizim fakültedendi ve birinci sınıftı. Cemre'nin odasına yeni gelmişti ve Cemre Ece'nin annesinden gelen yemekleri öve öve bitiremediğinden onun Hataylı olduğunu da biliyordum.
Aslında bana çok uzak bir memleket değildi Hatay. Annemin annesinin Hataylı olmasından dolayı o kültürü az da olsa tanıyordum. Annem bana ve kız kardeşime hatırlayabildiği kadarıyla o bölgenin yemeklerini yapar, sık sık orada geçirdiği tatil anılarından bahsederdi çocukken. Hafızamda kalan birkaç yemeği düşününce aklıma yoğurtlu bir çorba ve annemin kendi eliyle açtığı, içine kıymalı bir harç koyup yassı bir şekil verdiği köfte geldi. En sevdiklerim bunlardı, o nedenle aklımda kalmış olmalılar. Çünkü annem öldükten sonra birkaç defa soframızda bu yemekler yer alsa da ben bir daha hiç o yemeklerden yemedim. Yasemin'in de yemediğini biliyordum. Belki çocuksu bir yas tutmaydı bizimkisi, belki de kimsenin bu yemekleri annemden daha güzel yapabileceğine inanmıyorduk.
Gözlerim hafifçe dolduğunda serin rüzgârın altında göz yaşlarımın ağırlaştığını hissettim ve zihnimi geçmiş anılardan o an için kopartıp karşımdaki bankta oturan kıza çevirdim gözlerimi tekrardan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ UMUTLAR
RomantikEce için yeni okul, yeni şehir ve yeni arkadaşlıklar demekti. Yeni şehrini sevdi, birkaç kişi dışında yeni arkadaşlarını da. Birisi için hissettikleriyse çok farklıydı. Kendisini sevdiğine inandırdiğı bir sevgilisi olsa da buna engel olamadı. Ama ha...