KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM.
YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN.17.BÖLÜM "ÖZLEM"
Mutluydum. Sonunda evime gelebilmiştim. Aylardır evimden uzaktaydım ve üç günlük İzmir macerasından sonra burada olmak son derece iyi hissettiriyorduç Annemin yüzündeki mutluluğu, huzuru karşılıksız ve tamamen saf bir şekilde hissedebilmek paha biçilemezdi.
Yataktan gerinerek kalktım. Vücudum aradığı yeri bulmuş gibiydi, tüm kaslarım son derece keyifli, gevşemiş bir halde güne güzel başlamam için benimle iş birliği yapıyorlardı. Yurttaki ilk günlerimi düşündüm. Boynumdan bel sokumuma kadar uzanan bir ağrı oluyordu. Kaslarım gerilmiş bir halde hayatı daha çekilmez yapıyordu. Aslında sorun yatakta değildi, yataklar oldukça iyiydi fakat ben yerimi yadırgamıştım işte. Ama sonra alışmıştım. Tıpkı içimdeki özlemin bitmeyip de sadece özlemeye alıştığım gibi ağrılarım dinmese de ağrılarla yaşamaya alışmıştım.
Neredeyse her renkten eşyanın olduğu odama şöyle bir baktığımda istemsizce sırıttım ve yine istemsizce derin bir nefes çektim içime. Evimde aldığım nefeslerin bile daha farklı olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyordum.
Yataktan kalktıktan sonra dizlerimin biraz üzerinde biten karpuzlu geceliğimi üzerimden çıkarmadım ama biraz üşüdüğümü hissederek dolabımdan annemin kendi elleriyle işlediği şeker pembesi hırkamı alarak giydim. Odamdan çıkıp da koridorda biraz yürüdüğümde burnuma mis gibi kokular gelmeye başlamıştı bile.
Mutfağa girip de annemi tezgahım önünde bir şeyler hazırlarken gördüğümde özellikle ses çıkarmamaya dikkat ederek hızlıca yürüdüm ve kolumu omzuna sararak arkasından sarıldım anneme.
"Allah seni ne yapmasın?!" diye yerinden zıpladığında gülmeme engel olamamıştım. Kahkahalarla ona baktım. Her defasında böyle tepki vermesi çok hoşuma gidiyordu.
"Elimde bıçak var be kızım. Bir gün elimden bir kaza çıkacak diye korkuyorum." diye bana ters ters baktı. Patateslerle birlikte kızartmak için doğradığı havuçlardan iki üç tane alıp ağzıma atarken ağzım kulaklarımda bir şekilde sırıttım kaygısızca.
"Anne en kötü ihtimalle bıçağı tezgaha fırlatırsın. Ki daha önce yine sana böyle sarıldığımda beni bıçaklamak yerine bunu yapmıştın hatırlarsan. Şimdi de James Bond gibi çevik bir hareketle beni yere yatırıp bıçağı orama burama sokacak halin yok ya."
Annem kötü bir sırıtışla bana baktı ve bıçağı havaya kaldırıp gözümü oyarcasına bileğini çevirerek bıçakla bir daire çizdi. "Ne yapacağımı bilemezsin. Belki de dediklerini tek tek yapacak potansiyeli derinlerimde bir yerde taşıyorumdur."
Annemin sahte psikopatlığına gülerek baktım. "Psikopat bir yanın olsaydı şimdiye kadar yüz defa ortaya çıkmış olurdu anneciğim." dedim gözümü devirerek. "Yoksa babama standart sabır derecesinde biri o kadar dayanmazdı."
Annem de gözlerini kısarak başını salladı. "Onu iyi dedin." dedi. Sonra bıçağı bir kez daha havada sallayıp "Yine de baban o senin. Baban hakkında öyle konuşma."
Konuyu daha fazla babama getirip de şu keyifli anımızı baltalamamak için "Okeey." diyerek dolaba doğru ilerledim.
Annem her şeyi hazırlamıştı neredeyse. Kahvaltılıklara şöyle bir baktığımda eksik bir şeyin olmadığına karar verdim. Sadece ocakta kaynamaya devam eden çayı ve annemin hala kızarttığı patates, havuç, kabak ve karnabahar kızartmalarını masaya götürmek kalmıştı görünüşte.
Sonra telefonumla oynarken aklıma geldi ve bir kez daha başımı kaldırarak masaya baktım. Ketçap ve mayonez yoktu. Kızartmayı asla onlarsız yiyemezdim. Kalkıp dolabı açtığımda ketçap ve mayonez olmadığını görmem hayal kırıklığıyla yere çökmeme neden olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ UMUTLAR
RomanceEce için yeni okul, yeni şehir ve yeni arkadaşlıklar demekti. Yeni şehrini sevdi, birkaç kişi dışında yeni arkadaşlarını da. Birisi için hissettikleriyse çok farklıydı. Kendisini sevdiğine inandırdiğı bir sevgilisi olsa da buna engel olamadı. Ama ha...