Jungkook'un tatmin olmuş ifadesi hiç de hayra alamet degildi.
"Vay canına, bu işte iyisin kabul ediyorum."demesini ise hiç beklemiyordum.
Nefesimi düzenlemek için kafamı eğerek dizlerimin arasına soktum.
Bu gün dans çalışmamız vardı. Başında benden hiç umutlu olmadığını gözlerinden okuyordum. İçim hırsla doldu. Elimden gelenin en iyisinden bile iyi çalıştım ve işte karşımda onun memnun olmuş ifadesi duruyordu ve bu her şeyden daha önemli bir başarıydı.
Oturduğu yerden kalkıp bana su uzattı. Saçları nemliydi. Muhtelemen o da buraya provadan gelmişti.
Bazen ona haksızlık ettiğimi bende düşünüyordum, çünkü sonuçta günde on saat provadan sonra bir de benimle uğraşmak zorunda kalıyordu. Yani ne diyebilirim ki? Bir şekilde bazen haklıydı. Yine de bu ona bana hakaret etme hakkını vermiyordu.
Şişeyi bir dikişte içmeme şaşırdım. Normalde bir haftada bu şişedeki su kadar su içmezdim. Bunu doğuracağı sağlık sorunlarını biliyordum ama yine de öteliyordum işte.
"Min Ae, sanırım senin alanın bu, dans."dedi Jungkook. Ama sonunda o iyimser ses tonunu bırakarak azarlama moduna geçti, "Ama dans ederken nefesini kontrolsüz kullanıyorsun. Bu yüzden hem dans edip hem şarkı söyleyemezsin. Muhtemelen nefesin şarkının yarısında kesilir."dedi.
Onu dinlemeye devam ettiğimi belirten bir haraket yaptım.
Nefes verdi, "Bu, vücudunun direçsizliğinden ve tabiki ses egzersizlerini yapmadığıdan oluyor. Sanırım seni spor salonuna da beraberimde götürmem gerekiyor."dediğinde kafamda ağırlık kaldırırken gerilen kol kasları belirdi. Jungkook'un kol kaslarından bahsediyorum.
Derin bir şekilde yutkundum. "Tabi, olur."dedim. Ergen kızlar gibi atılmak istiyordum.
"Anlaştık, çarşamba ve cumaları. Kendini hazırla."dediktan sonra bana bir havlu fırlattı.
Daha sonra, "Vaktinde hazırlanırsan seni ben bırakrım."diyerek prova odasından çıktı.
Hayatımda, daha önce bu kadar hızlı hazırlandığımı hatırlamıyorum.
Hazır ve nazır bir biçimde Jungkook'u lobide up uzun bir zaman twittardaki fan hesbamdan yaptığım bir sosyal medya turu eşliğinde beklerken birden oturduğum koltuğun ardından önce nefesini sonrada gülme seslerini duyduğumda irkilerek telefonumu düşürdüm.
"Fan hesabın mı var senin?"dedi gülüşünün arkasından. "Tek kız stajerin de Army olduğunu söyleme bana, fan meetinglere falan da geldin mi?"dedi.
Suratımın kızarma hızının formula bir yarış arabalarından hızlı olduğunu tahmin edebiliyordum.
Jungkooksa gülmeye devam ediyordu, "Oy da veriyor musun? Stream? Stream de yapıyor musun? Army Bomb'un da var mı?"diye bir dizi soruyu gülücüklerinin arasında sıralarken can vereğim yer burası mı diye merak ettim.
Toparlanırken, "B-ben, evet."diyebildim.
Arabaya gidene kadar gülüp durdu. Bana yakıştıramamış mıydı bilmiyorum ama kendimi aşağılık hissediyordum.
Arabaya binip yola çıkana kadar gülmeye devam etti. Sonunda ışıklarda durduğumuzda, "Biasin da var mı?"diye sordu. Hala bu dünyanın en komik olayıymış gibi gülmeye devam etsede ona dürüst olup "Evet var."dedim.
Bu komediyi ikiye katlamıştı sanırım çünkü şu an o kadar çok gülüyordu ki yolu göremediği için endişe etmeye başlamıştım.
Sonunda derin nefeslerle kendini durduğunda, "Şurada durur musun?"dedim.
Kaşlarını kaldırıp ciddileşti. "Tamam bak özür dilerim biraz fazla güldüm ama-"derken onu böldüm. "Sadece kahve alacağım."dediğimde omuzlarını silkti, "Tabii, kahve iyi olur."dedi.
Arabayı durdurduğunda arabadan inmek resmen bir törene dönmüştü. Şapka tak, saçlarını gizle, maske tak, gözlük tak.. bu kıyafetler ben idolüm diye bağırıyordu zaten.
"Bak ne diyeceğim, bence bunlarla uğraşmak yerine ben gidip gelebilirdim."dediğimde bana gözlerini devirdikten sonra gözlüklerini gözlerine yerleştirip arabadan indi.
Onu takip ederek bende indim.
Kahveleri beklerken çevremdekiler çoktan onun bir idol olduğunu anlamış ve bir kaç fotoğrafını çekmişlerdi.
Benimle ilgilenen kimse yoktu.
O an içimde hissettim. Onu kıskanıyordum. O olmak istiyordum. Gordüğü ilgiyi, ününü kıskanıyordum.
Kahveleri alıp arabaya geri dödüğümüzde pipeti dişimle o kadar çok ezdim ki sonunda kopan bir parçasını yuttum.
Yolun sonuna doğru yaklaşırken Jungkook'tan, "Peki ya biasın kim?" Sorusunu beklemiyordum. Bunu ciddiye alıp birde merak ederek sorması beni ağlatacaktı şimdi.
"Yoongi."dedim. O kadar hızlı söylemiştim ki Yoona dediğimi ve GRL hayranı olduğunu düşünebilirdi.
"Zor."dedi.
Beni onunla ilgili gelecek hayyalleri kuran bir fan sandığı için alayla güldüm.
"Oppam benimle evlenmek gibi delice hayallerim yok zaten."dediğimde o da güldü.
Erkek yurduna yaklaştığımızda, "Eski yurduna merhaba de, orada ineceğim" dedim.
Kaşlarını çattı, "Erkeklerle mi kalıyorsun?"dedi.
Kafa salladım. "Tek kız benim. Sanırım bana bir ev alamayacaklarına göre burada kalmam hepimizin avantajına."dedim.
"Ama,"dedi. "Bu ne kadar sağlıklı ki?"
Kafa salladım, "Bilmiyorum. Gidip göreceğim, bıraktığın için sağol yarın spor salonunda görüşürüz."dedikten sonra arabadan indim.
Sanırım Jungkook en azından bir şeytan değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
FanficJeon Jungkook sadece biasımı değil kalbimi de kırıyordu. "Biz su ve ışık gibiyiz, aramızdaki mesafelerin önemi yok. Günün başında ve sonunda mutlaka bir araya geliyoruz„ -from hae to him its all for him. #1 in Hayran Kurgu #1 in BTS #1 in...