9

18.1K 1.3K 259
                                    

Bir insan yetenekliyse, onun yükselişini durdurmak imkansızdır.

Bunu Jungkook'a baktıkça görebiliyordum. Hem yetekliydi, hemde bunu ardına sığınıp bu bana yeter demiyordu. Dünya üzerinde söylemeyeceği şarkı yoktu belkide, ama çalışmayı kesmiyordu.

Ne yazıkki ben böyle değildim ve Jungkook benden bunu bekliyordu. İşte Jeon Jungkookla çalışmanın korkutucu tarafı buydu.

"Günaydın."diyerek stüdyo'ya girdim. Bana cevap vermeden monitorden yürüttüğü işine devam etti. Yeni bir cover kaydeceğini duymuştum, belki de onunla ilgileniyordu. Belki de yeni albüme yapacağı şarkı için şimdiden çalışmaya başlamıştı, onu tahmin etmek çok zordu.

"Min Ae, dün son iki kaydımızı dinledim ve bunlar kulağıma olağan üstü berbat geldi."dediğinde yine vücuduma bir kırgınlık havası yayıldı. Keşke önce bir günaydın deseydi.

Beni yumuşatmak için kaydımızı dediğini biliyordum, ben onun benden bahsettiğini de biliyordum.

"Bu şekilde çıkış yapman çok zor olur, uzun zaman alır. Şirkette başka bir pozisyonla ilgileniyor musun?"dedi.

Tepeden uca kadar kıpkırmızı oldum.

"Benden bu kadar kolay vazgeçmene üzülüyorum."dedim.

Onun karşısında konuşmaya çalışmak bile benim için cesaret işiydi. Ama ona kafa tutmaya hazır hissediyordum. Artık benim kararlılığımı da hissetmesi gerekiyordu.

Bakışlarını bana çevirip kollarını göğsünde birleştirdi. Kaşları havadaydı, ne diyeceğimi bekliyor gibiydi.

"Benim kendime ayırdığım bir dakikam bile yok."dediğimde kime ne anlattığımı düşündüm.

Sandalyesinden doğrulup yanıma doğru yaklaştı.

"Bu hafta sonu eve gidecekmişsin."dedi. O kadar sakin bir ses tonuyla konuşuyordu ki bana bağırsa ancak böyle hissederdim.

Kafa sallayıp onu onayladığımda bakışları değişti, "Ben aylardır eve gitmiyorum. Annemle babamı en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum bile. Bizim gibi olmak istiyorsan, bizim gibi zorlukları aşman gerek."dediğinde gözlerimi yumdum. Beni kendisiyle kıyaslaması o kadar saçmaydı ki.

"Bak, bunları bende biliyorum. Beni kendinle kıyaslarsan zaten yerin dibine gireceğimin farkındayım. Ama benden böyle kolay vazgeçmen beni kırıyor. Bir grupta çıkış yapmak için çabaladığın zamanlarda sende benim gibi değil miydin? Yapamayacağını söylen insanlara inat doğru hissettiğiniz şeyi yapmadınız mı? Ben sizden bunları öğrendim. İster umutlu ol ister olma, ben devam edeceğim."dediğimde beni dikkatle dinliyordu.

Ben bu cesareti nerden buluyordum bilmiyorum ama onunla konuşmak istiyordum, gerçekten iyi geçinmek istiyordum. Her biri ile ilgili hayallerim vardı. Neden ona bu kadar yakınken beni kendinden uzak tutuyordu?

"Pekala, kararlılığını takdir ettim."dedi. "O zaman bu gün beni şaşırt."diyerek yeniden kayıt yerine döndüğünde derin bir nefes verdim.

Seni şaşırtmak mı zordu memnun etmek mi?

Spring Day melodisini duyana kadar gendime güveniyordum.

Sözlere girmeden önce, "Neden?"dedim.

"Hissedersen iyi söylersin diye düşündüm." dedi.

Hem şeytandı, hem melekti.

Sözlere girdiğimde artik ayaklarımın ucuna değil onun yüzüne bakıyordum. Onun tepkilerini inceliyordum, onu inceliyordum.

Ona bakmak felaket bir biçimde iyi hissetiriyordu. Felaket yanı onu çok seviyor olmamdı.

Hem seviyordum hemde kırılıyordum.

Sizi en çok sevdiğiniz kırmaz mı? Dünyanın ne dediği umrumda değildi, annem veya babamın bana güvenmemesini umursamıyordum. GRL'dekiler yetenekli olduğumu düşünmeseler de olurdu. Okuldaki insanlara idol olacağımı söylesem gülüp geçerlerdi ve bunu gerçekten umursamazdım ama Jungkook buna inanmadığını söylediğinde yüreğim darma duman oluyordu.

Şarkıyı bu hislerle söyledim. Şarkı beni yıkıyordu, çünkü duyduğum en güzel ses onlara aitti.

Bitim kısmına geldiğimde Jungkook'un artık monitore değil bana baktığını gördüm. Bu beni heyecanlandırdı ama kendimi frenledim. Bozulmadım, detone olmadım, sesim kaymadı. Yedi kişinin söylediği bir şarkıyı tek başıma söyleyebildim.

"Bu yaptığımız en iyi kayıttı."dediğinde gözlerim buğulandı.

"Farkındayım."dedim. Sesim ağlamaya başlayacakmışım gibi çıkıyordu.

"Bir tane de ingilizce söylemelisin. Soyleyebilir misin? Vaktimiz var. Sen seç."dedi.

Bu hareketlerinin bana verdiği mesaji anlamıyordum, bu keyfim yerinde mi demekti?

"Tamam, olur."dediğimde yanına ilerleyip bir şarkı seçtim.

Bu aralar çok fazla dinlediğim Zara Larasson'dan Only You'yu seçtim.

Anlamı pek özel değildi ya da benim için bir hikayesi olduğundan değildi, seviyordum işte.

Şarkıyı hatasız söyledim. Bir kusurum bile yoktu. Bunu biliyordum ve teknik konularla alakası yoktu. Konu şarkı söylemek olduğunda duygularımla hareket ediyordum.

"Min Ae seni anlamıyorum."dedi Jungkook. "Bazen o kadar iyi söylüyorsun ki sesini bir ömür dinlemek istiyorum, ama bazen o kadar kötüsün ki saliselere bile tahammül edemiyorum."

Kafamı salladım, sevinsem mi üzülsem mi bilmiyordum.

Tam konuşmak için ağzımı açıyordum ki ikimizde aynı anda hapşurduk.

Berber şifayı kapmamızın imkanı yoktu değil mi?

Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin