-yorumlar efendim, yorumlar.-
Su bardağının kenarındaki su damlacıklarından bile dikkatimi dağıtması için bir amaç arıyordum.
"Yemekler çok güzel olmuş."dedi Jòshua çalışan kıza göz kırparak.
Bakışlarım Jóella'ya kayıp ne tepki vereceğini takip etmeye başladı, ama o sanki yemekler midesini bozmuş gibi bir surat ifadesiyle tabağıyla oynuyordu.
Annem de Jóella'nın bu rahatsızlığını fark etmiş olacak ki, Yardımcımız Andréa'ya seslenerek, "Jóella'ya bir bardak su getir kızım."dedi.
Jóella kafa sallayarak memnuniyetini ifade etse de bir problem olduğu belliydi.
"İyi misin?"dedim, "Hasta görünüyorsun."
Annem çatal ve bıçağını yerine koyarak elleini birbine kavuşturdu, "Fragile.."diye başladığında babamın bakışlarının annemle bukuştuğunu fark ettim. Evimizde bir kültür savaşı esiyordu, babam ne zaman bana Min Ae diye seslense annem de beni Fragile diye çağrıyordu.
Annem hiç uzatmadan, "Jóella ve Jòshua bebek bekliyorlar." dediğinde yemeğim boğazımda takılı kaldı.
Cevap vermeyi tercih ettiğim için yemek esnasında başka bir konuşma geçmedi.
Kaç aylık olduğunu, evlenip evlenmeyeceklerini falan umursamıyordum. Muhtemelen bu yaz evlenirlerdi. Pen sadece peşlerinde dolaşan bir gölge olarak hayatıma devam edecektim. Bunu yapmak bir hayli zor.
Bütün geceyi kendimi odaya kapatarak geçirdim. Jungkook'un ses egzersizlerinin yanı sıra biraz da şarkı kaydetmeyi denedim. Temiz işler orataya çıktığına ikna olduğum kayıtları ona dinletmek istiyordum.
Aslında istediğim onun beni onaylaması, beğenmesiydi. Onun ilgisini gözümde öylesine ulaşılamaz kılmıştım ki şimdi dünyadaki tek hedefim haline gelmişti.
Grupla beraber olmayı çok istiyordum. Hoseok'un mixtape teklifinden, içten içe hala çağrılmayı bekliyordum mesela. Onun stüdyosunda olamayı, beraber çalışmayı hayal etmek muazzamdı.
Daha imkansızı neydi biliyor musunuz? Yoongi'nin stüdyounda bulunmak.
Her ne kadar Jungkook, 'Eminim Yoongi hyung da seninle çalışmak isterdi' dese de bu benim hayal dünyamda hala mümkün değildi. Gruptaki her üye iliğime kadar benliğimi heyecanlandırıyordu.
Noel sonrası prgramımız belli olmuştu, GRL'nin katılacağı iki program vardı. Ocak ayındaki Seoul ödüllerine sahne alacak sekilde davet edilmişlerdi. Bu benimde arka planda olacağım anlamına geliyordu. GRL ile çıkış yapmamıştım ama her programda peşinde dolaşıyordum. Şiketin tecrübeli grubu Bangtan'ın eşlik edeceği GRL'nin gölgesi olacak olmak inanın mutlu olduğum bir şey değildi.
Odamın kapısı çalındığında önümdeki nota kağıtlarını düzenliyordum.
Jóella kafasını uzatıp, "Girebilir miyim?"diye sordu.
Sandalyeye ondan tarafa dönerek, "Evet?"dedim.
Jóella, "Babanın ortaklarının kızları geldiler, seninle tanışmak istiyorlarmış."dedi.
"Ne?"dedim, "Neden?"
Jóella bıkkınla soludu, "BTS fanlarıymış."dedi.
Jóella'ya yalvarır gözlerle baktım, "Hayır... Hayır Jóella, hasta ya da başı ağrıyor gibi bahaneler üretemez misin?"dedim.
Jóella iki elini yanlarına kaldırdı, "Çoktan merdivendeler."dedikten sonra dudaklarını oynatarak geçmiş olsun dedi.
Elimi anlıma götürerek öteki hayatımda nasıl bir günah işlediğimi düşünüyordum.
Kapımın önünde kıkırdaşmalar ve fısıldaşmalar geldiğinde kendimi sorular ve boğusmalarla hazırladım, el çabukluğuyla uzerinde Big Hit çalışanıdır yazan sweatshirt'ü tişörtümün üzerine geçirip sandalyemde bağdaş kurdum.
Kapi tıklatmasının ardından, "Gelin."dedim.
Kızlar fazlaca neşeli bir biçimde odaya geldiler, bana korece merahaba dediklerinde onlara fransızca geri cevap verdim, "Merhaba, şöyle oturabilirsiniz."diyerek koltukları işaret ettim.
Kızların kıkırdamaları ve fısıldaşmaları yerini sessiz ve utanmış yüzlere bırakmıştı.
"Ben Min Ae, şirkette stajerim. Şu an Jungkookla çalışıyorum."diyerek konuya girmek istedim.
Kızlar birbirlerine bakıp sanki telepatiyle konuşuyor gibiydi.
İçlerinden birisi, "Ben Moroé, seninle tanışmayı uzun süredir istiyorduk. Cidden merak ediyorduk seni."dedi.
Gülümsedim.
Monroé'nun yanındaki kısa sarı saçlı kız, "Güzel sweatshirt, Ben Sue."dedi.
Herkesle tanışıp onlara şirkete giriş hikayemi, okulu ve BTS'i anlattım. Beni nefes alamadan dinlediler ve bu kendimi inanılmaz özel hissettirdi.
Monroé, "Peki bize bir şarkı söyler misin?"dedi, Sue da aynı anda, "Rapper mısın vokal mi?"diye sordu.
"Her ikisiinin de eğitimini alıyorum, yani aslında bu yüzden Jungkook ile çalışıyorum."dedim.
Kızların hepsinden nidalar yülseldi.
Elsa isimli kız, "Büyüleyici görünüyor olmalı değil mi?"diye sordu.
Ona hülaylı hülyali Jungkook'un büzüşen dudaklarının ardından görünen dişlerinin güzelliğini anlatabilirdim ama bunu yapmak yerine, "Evet, evet öyle."dedim. "Ellerimi fotoğraflardan içeri sokmuşum gibi oluyor."
Monroé heyecanla atıldı, "Hiç fotografınız var mı?"diye sorduğunda verdiğim "Hayır." cevabıysa beni kedere boğdu.
Burnumun ucundalardı. Ama bir fotoğrafımız bile yoktu.
"Şirkette toplu fotoğraflarımız var ama özel olarak yok."diye ekledim.
Sue, ellerini kamera odağı gibi kare yaparak tek gözünü kıstı.
"Bir dahaki Fransa dönüşünde bizim için bir fotoğraf çekimelisin, yakışırdınız."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
FanficJeon Jungkook sadece biasımı değil kalbimi de kırıyordu. "Biz su ve ışık gibiyiz, aramızdaki mesafelerin önemi yok. Günün başında ve sonunda mutlaka bir araya geliyoruz„ -from hae to him its all for him. #1 in Hayran Kurgu #1 in BTS #1 in...