Stüdyoya girdiğimde henüz gergin değildim.
Uzun bir aradan sonra bu gün yine Jungkook ile çalışmam vardı. Ama beter olanı buradan çıkışta Bayan Jeon ile buluşacak olmamızdı.
Ne konuşabilirdik onu bile bilmiyordum.
Stüdyoda bir süre kayıt yaptık. Bu artık rutin, günlük bir iş gibi geliyordu. Ona yeni şarkımızdan bir kesit ve Yoongi'nin bizim için hazırladığı parçanın taslak halini söyledim.
Eskiden memnuniyetsizliğin maske tuttuğu yüzü artık güller açan bir gülüşe ev sahipliği yapıyordu. Bu da kendimi daha rahat ve doğal hissettiriyordu.
Kayıttan çıktığımda hala şarkıların taslaklarıyla uğraşıyordu. Yeni albümde katkı sağladığı pek çok kısım ve bir tane şarkı vardı. Bu onu heyecanda nirvanaya çıkartıyordu.
Arkasından ona sarıldım, başımı omzu ve boynu arasındaki boşluğa dayamanın verdiği huzuru cennette bile bulabileceğimi zannetmiyorum.
"İyi olacak."dedim bütün umudumla. "Şu zamana kadar müzik hakkında bir şey öğrendiysem bana güven, bunu iyi olacağını da biliyorum."dedim.
Kendi cümlemi kendim de anlamadım ama onun gibi bende gergin olduğum için onun beni anladığını umuyorum.
"Biliyorum sadece gerginliğimi asla atamıyorum."dedi.
Ondan biraz uzaklaşıp umutsuzca omuzlarımı indirdim. "Bu konuda sana yardımcı olmak isterdim."dedim. Yüzündeki haylaz aydınlanmayı göstermesine izin vermeden, "Ama ben de annen konusunda endişeliyim. Yani bu gün.. bilirsin baya zor geçecek gibi."diye devam ettim.
"Orda olacağımı biliyorsun."dedi.
"Biliyorum ama o senin annen.. yani endişeleniyorum işte. Kim bilir Yoona sayesinde hakkımda neler düşünüyordur."dedim.
Biraz durup düşündü. Genel olarak her şeyi çok ciddiye alıyordu. Elini elimin üzerine koydu. Yünlü kazakların artık rafa kalkması gerek bir mevsime girsek de onun sıcacık kazağının içine ikimiz girip sonsuza kadar orada yaşayabilirdik.
Ona yaklaşıp kafamı göğsüne yasladım. "Korktuğun gibi olamayacak. Annem ön yargılarını kırabilen biridir. Hem babamı sırf yakışıklı olduğu için tavlayan bir kadından bahsediyoruz."diyerek ortamdaki gergin havayı dağıttı.
"Doğru."dedim. "Şimdi sürekli aklıma bu gelecek ve gülmeden duramayacağım."dedim.
Parmaklarını dudaklarımın kenarına getirip dudaklarımı kıvırdı. "Her zaman gülümsersen hayatım bir cennete dönüşür."dedi.
"İlişkimiz beni öldürücü bir noktaya ilerliyor."dedim.
Birden ciddileşip bir şey duymuş gibi duruşunu dikleştirdi, "D- duyuyor musun?"dedi.
Merakla, "Neyi?"dedim.
"Gümleme senini? Sanırım şuradan geliyor."diyerek eliyle gösümü işaret ettiğinde kahkahalara boğuldum.
Gözümden yaş gelecek kıvama geldiğimde derin nefesler alarak kendimi durdum. "Sen.."diye soludum. "Çok fenasın."
Ellerini yüzüme koyduğunda o da gülümsüyordu.
"Sen de çok güzelsin."dedi.
-
Pekala, gerginliğimin geçtiğini düşünüyor olmalısınız. Bayan Jeon'un karşısında otururken bu tamamen kendimi kandırma oyununa döndü.
Jungkook'un bakışları bir benimle Bayan Jeon arasında gidip geliyordu. Beter tarafı, daha bir kelime bile edilmemiş olmasıydı.
Bayan Jeon ilk konuşan kişi oldu, "Melez misin?"dedi.
Daha genel sorunlardan başlarız sanıyordum.
"Evet efendim."dedim.
Jungkook konuşmaya dahil olmak için, "Annesi Fransız."dedi.
Bayan Jeon resmen onu bakışlarıyla cevapladı.
"Demek Fransızsın."dedi.
"Babam Koreli."diyerek ekledim.
İnatla, "Yani Fransızsın."dedi.
"Evet efendim."diyerek kabul ettim.
"Fansızca biliyor musun, kaç yıl orda yaşadın?"diyerke soruları peş peşe sıraladığında umutsuzca Jungkook'a baktım.
Bana güven vermeye çalışıyordu ama kendi de güvene sahip değildi.
"2 yıla kadar Fransada yaşıyordum."dedim.
Bayan Jeon'un memnuniyetsiz ifadesi daha ne kadar artacaktı acaba?
"Annen ve baban ne iş yapıyor?"diye sordu.
"Bir tesktil şirketinde yöneticiler."dedim.
Bayan Jeon'u anlamak zordu. Şimdi memnun mu, nasıl hissediyor kestiremiyordum.
"Kardeşin var mı?"diyerek yeni bir soruya yöneldi.
"Bir ağabeyim ve ikiz kardeşlerim var."diye yanıtladım.
"Kaç yaşındasın?"diyerek daha önemli bir soru sordu. Bunu bilmiyor muydu yoksa Jungkook'un anlattıklarını mı denetliyordu bilmiyorum.
"On yedi."dedim. "On sekizime yakınım."
Bayan Jeon bu sefer Jungkook'a baktı. Sessiz iletişimlerini kurduktan sonra yeniden bana baktılar.
Garson imdadıma yetiştiğimde kafamı indirme fırtsatı bulduğum için mutluydum.
Siparişlerimizi verdikten sonra aslında hiç bir şey yiyecek kıvamda olmadığımı fark ettim. Midem düğüm düğümdü.
"Min Ae, hevesli bir kıza benziyorsun."diyerek sentezine başlayan Bayan Jeon beni heyecanlandırdı. "Ama dürüst olacaklğım. Gençsin."diye ekledi.
Ona yarın düğün yapmayı planlamıyoruz zaten demek istesem de saygı kurallarını aşamıyordum.
"Yine de hakkında çokça şey duydum. Ön yargılı olduğumu kabul etmek zorundayım."dedi.
Yine kafa sallamakla yetindim. "Ailen Fransa da mı yaşıyor?"diye yeni bir soru sordu.
"Evet efendim."dedim.
"Güzel, hep Fransayı görmek isterdim. Vakit geldi demek ki."dedi.
-
Ahhh yazamıyorum cidden... O kadar uzattım ki bıktınız gibi hissediyorum. Eğer devam etmemi istiyorsanız bir kaç bölümlük fikrim var, 50'yi geçmeden final yapalım ama olur mu?
ABWFG'de buluşuruz, sizi seviyorum.
Bu arada hakkımda bilmek istediğiniz bir şey varsa buraya yorum atabilirsiniz, ya da bir yazar tanıtma bölümü yazabilirim. Sizin talebinize bağlı ve acaba Jungkook'un annesinin ismini bilen var mı? Kadın Bayan Jeon olarak kaldı jsheudjsj, neysee lütfeeeen cevap verin 🙏
–hae 💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
FanfictionJeon Jungkook sadece biasımı değil kalbimi de kırıyordu. "Biz su ve ışık gibiyiz, aramızdaki mesafelerin önemi yok. Günün başında ve sonunda mutlaka bir araya geliyoruz„ -from hae to him its all for him. #1 in Hayran Kurgu #1 in BTS #1 in...