"Kıpırdama."dedim ama bunu dedikten sonra daha çok gıdıklandığım için kıkırdamam konuşmamı engelliyordu.
Omuzlarıdan aşağıya uzanan bacağımda gezdirdiği ellerinin hareketlerini daha da belirginleştireretek "Böyle mi?"dedi. Benimle öylesine eğleniyordu ki milyonuncu kez ördüğüm saçlarını parmaklarımı içinden geçirerek bozdum.
"Yapmıyorum." dedim omuzlarından inerken, "Hiç uslu durmuyorsun."
Bir bebeği kucağına çeker gibi beni üzerine çektikten sonra yüzlerimizin karşılıklı olmasını sağlayacak şekilde uzandım. Çocuk kavrar gibi beni belimden kavradı.
"Bu elimde değil." dedi. "Hep gözümün önünde ol istiyorum."
Güldüm, "Saçların terliydi zaten." dedim dalga geçerek. Bu bir yalandı. Spordan gelmiş dahi olsa temizliğini alsa aksatmıyordu.
Bana meydan okuyan gözlerle baktı, "Sanki bu günkü konserinize gelmediğim için biraz kırgın gibisin." dedi.
Televizyonda durdurulmuş oyunun menü ışığı yüzüne vurarak renk değiştirdi. "Konser bile denemez. Sadece iki şarkı söyleyip sahneden indik."dedim.
"Baya iyi olduğunuzu duydum."dedi. Suratındaki o aptal sırıtış asla silinmiyordu.
Gözdevirdim. Omuz silkerek kucağından kalkmaya çalışsam da tutuşunu sıkılaştırarak beni durdu. "Geldim." dedi.
Şaşırarak ona baktım, "Seni görürdüm." dedim. "Yüz kere.. Hayır en az bin kere kontrol ettim."
Kahkası neşeliydi, "Hayır." dedi. "Öyle heyecanlıydın ki üst katın olduğunun farkında bile değildin."
"Ne?" diye sordum, "Üst kat da mı vardı?"
"İşte bundan bahsediyordum." dedi.
Beni bu kadar iyi tanıyor olmasına bıkmadan her defasında daha çok şaşırıyordum.
LFL ilk mini albümünü çıkarttığından beri bizim sayemizde Bang Pd'ye iş çıktığını, bu yüzden daha az çalıştıklarını söylese de maksimumuna ulaştığını biliyordum. Son konserlerdeki sakatlıkları, vücutlarının çektiği zorlukları.. Hepsini birinci dereceden görüyordum.
Ve öylesine uzaktık ki.. Tüm turne boyunca kılımı bile kıpırdatamayacak şekilde promosyon yapıyordum. Amerika'da bulunduğumuz sürede bir kez denk gelmiş, reality showumuz için ufak bir sahne çekiminden sonra yine aylar sürecek bir ayrılık dönencesine girmiştik.
Neyseki, Bang Pd-nim müjdeli haberi vermiş, onları tatile sokmuştu.
Eh, biz tatilde değildik tabi. En azından Jungkook öyle biliyordu. Tatilde sayılmazdık ama aralarımız oluyordu ve programlarımız Kore dışına çıkmıyordu. Bu yüzden promosyonlar veya programlardan dönüşte evde Jungkook'u bulabiliyor olmak büyük bir nimetti. En azından onun evinde diyelim.
Eh, yurttan ayrılıp bir süre onunla kalmak için izin alabilmem de zor olmuştu tabi.
"Tekrar dene." dedi saçlarını karıştırarak.
Kollarını açarak kalkmama yardım ettikten sonra yeniden omuzlarına bindim. Sanki üzerinde hiç yük yokmuş gibi uzanıp konsolu alışı beni şaşırtmıyordu bile. Tatil onun için sürekli spor demekti. Pratikte olduğum zamanlarda Hyunglarıyla takılıp spora gidiyordu. Öyle ki artık kucağına çıktığımda ufak bir paketten farkım kalmıyordu. Sanki bir el çantasıymışım gibi her yere kucakta gidiyordum. Bazen ağırlık yerine beni mi kaldırıyor acaba diye düşündüğüm bile olmuştu.
"Kafanı kıpırdatma." dedim. "Gelecekte saha seksi olacağım diye söz verdiğin insanların akıl sağlığını daha ne kadar bozabilirsin bilmiyorum ama gerçekten saçlarını öremem kousunda emin misin?" diye sordum örgüye başlarken. Bana Fransızca, "Tabiki." demesi beni güldürdü, "Hala Zlé ile The Last Of çoklu oyuncu moduna mı oynuyorsunuz?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
FanficJeon Jungkook sadece biasımı değil kalbimi de kırıyordu. "Biz su ve ışık gibiyiz, aramızdaki mesafelerin önemi yok. Günün başında ve sonunda mutlaka bir araya geliyoruz„ -from hae to him its all for him. #1 in Hayran Kurgu #1 in BTS #1 in...