Yoongi sözleri ezbere biliyordu. Buna o kadar şaşırmıştım ki bir an tökezledim.
Yine de iyi idare ederek ilk şarkıyı sorunsuz hallettim.
Yoongi gelmişti, sadece yanımda oturuyordu ve bunu yeterli buluyordu. Benim kısımlarım geldiğinde güven alabilmek için ona kaçamak bakışlar attım, bana göz kırpmasını beklemiyordum ve bu kalbimi tökezletmişti ama dudak hareketleriyle benim kısımıma eşlik etmesini ise hiç mi hiç beklemiyordum.
Buradan sahneyi görebiliyordum. Sahnedikler de bizi görebilirdi ama dikkatleri tamamen kameradaydı. Diğer üyeler GRL'nin şarkılarının aralarına eşlik ediyordu. Bazen back vokalleri oluyorlardı, bazen tam bir bölüm söyledikleri kısımlar da vardı ama tamamen dansa odaklanmışlardı. Hepsi büyüleyici derecede nefes kesiciydi ve şarkının sözlerini unutmaktan korkmuyor değildim. Üstune üstlük yanımda Min Yoongi oturuyordu. Kalbim ağzımdan fırlayıp şarkı söylemeye devam edebilirdi.
İkinci şarkıya girmeden kostüm değişimi için ara verildi.
Soluklanmak için geriye yaşlandığımda Yoongi ayaklandı. "Bomb çekimlerine gitmem gerekiyor. Arada biraz dinlen olur mu?" diyerek omzumu sıvazladıktan sonra uzaklaştı.
Ah, o kadar güzledi ki.
Başımı ellerimin arasına alıp gözlerimi yumdum. Tam bir haksızlık yaşıyordum, neden buna itiraz etmiyordum? Neden karşı gelmiyordum?
Çünkü muhtaçtım. Eğer isyankar olursam şirketten atılırdım. Annemle babamin kucağına düşer ömür boyu karın deşmek zorunda kalırdım. Ben kandan korkuyordum bir kere, neden sahip olduğum korkulara saygı duymayıp kolaylıkla 'nasıl olsa geçer.' diyebiliyorlardı.
"GRL sahneye çıkıyor."anonsu yapılana kadar kafam masaya dayalı bir biçimde bekledim. Dinlenme yöntemim çok rahatlatıcıydı gerçekten.
Yoongi'nin gelmesini de uzunca bir süre umut ettim.
Tek başıma ruhsuzdum. Eksiktim. Ot gibiydim.
Tek başıma milyonlarca ekipmanın içinde önümdeki bir mikrafonla şarkı söyleyip durdum. Gözlerimi kapatıp sahnede olduğumu hayal ettim. Gözlerim kapalıyken bu çok güzeldi. Ama gözlerimi açıp milyonlarca hayran yerine milyonlarca kablo görmek berbat bir histi.
Kaydın geri kalanında BTS sahneye çıkmadı, Yoongi de gelmedi.
Çıkmaya hazırlanırken Jungkook'un da gittiğini düşünüyordum. Ortalıkta kimse görünmüyordu.
Jungwoo bile gitmişti, ama gerçi giderken haber verme nezaketini göstermişti en azından.
Yoona, Haemin, Moonsan ve Jaehee birer idol gibi salına salına çekim yerinden ayrılırken ben kenardan sıradan bir şekilde ilerleyerek binadan çıktım. Çoğu flash onlar için patlarken güneş gözlüğü ve maskelere sarılmış bana dönen bir tane kamera bile yoktu.
Sessizce ilerleyip metro istasyonuna gitmek istiyordum. Ama her yerde yeni yıl için kutlamalar varken sakin bir yürüyüş yapmak pek mümkün değildi.
Noel babalardan biri bana bir meyan kökü şekeri uzattı, üzerinde dilemeden bilemezsin, önce dilek dilemelisin yazıyordu.
Bu yıl dilediğim şeyler elimden alınmayacaksa dileyecek çok şeyim vardı.
Yanımda bir arabanın durduğunu fark ettiğimde nefes verdim, bu Jungkook'tu.
Sabırsızca çevresine bakınıp duruyordu. Bir hayranın onu görmesinden endişelendiği için bana kızmasını istemiyordum. Hızlıca ön koltuğa bindim.
"Gittin sanmıştım."dedim.
Nefes verdi, "Sana çıkışta buluşalım dedikten sonra neden gideyim?"dedi.
Ona dönerek, "Yorulmuş olabilirsin? Sahnede baya enerji tüketin."dedim.
Saçlarının uçları ıslaktı, ve saç kurutma makinesinin etkisiyle saçları kabarıktı, küpeleri yoktu. Siyah bir kazak giyiyordu ve bu sıradan görüntüsüyle bile nefes kesiciydi.
"Benim için pek de bir şey değildi, geçen aksam KBS için çıktığımız sahnede ara vermeden canlı sergilediğimiz performanstan sonra prova gibi bile değildi diyebilirim."dedikten sonra direksiyonu kırdı, "Aç mısın? Önce yiyecek bir şeyler alabiliriz."diye devam etti.
"Açım ama diyet programına girdiğim için özür dilerim, yemek yiyemem."dedim.
"Diyet programı mı? Ne zaman? Kimin isteğiyle?"diye ard arda sorularını sıralarken çoktan bir restorantın yoluna girmişti bile.
"Salı günü, şirket menajerlerinden birinin talimati üzerine."diyerek onu yanıtladım.
"Benim için bir önemi yok. Yemeğini ye, sporda zaten yakarsın. İtiraz etmek için açtığın ağzını da kapat çünkü dil dökmeye enerjim yok."diyerek konuşmama bile fırsat vermediğinde salak salak gülümsüyordum. Beni önemsediğinden yapmasa bile benimle böyle konuşması rahat hissettiriyordu.
Jungkookla böyle kalmak istiyordum ve diliyordum, çünkü dilemeden bilemezsin değil mi?
Merhaba, bu sıralar herkes outcast okurken bu kitap biraz ot gibi kalmıyor mu sizce de? Önceki bölümlerdeki yorumlarınız için milyonlarca teşekkürler, sınav haftası bittiğinde bölümler daha hızlı gelecek, seviyorum sizi yorumlara devam edip hikayeyi paylaşalım lütfeeeen 🌌✨
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
FanfictionJeon Jungkook sadece biasımı değil kalbimi de kırıyordu. "Biz su ve ışık gibiyiz, aramızdaki mesafelerin önemi yok. Günün başında ve sonunda mutlaka bir araya geliyoruz„ -from hae to him its all for him. #1 in Hayran Kurgu #1 in BTS #1 in...