Jungwoo masanın üzerinde uyuyan Jungyoung'u dürterek uyandırdı.
"Törene geç kalacaksınız." diyerek beni işaret etti.
Jungyoung kafasını kaldırdığında yanağına yapışmış söz kağıtları vardı.
"Yah Jungie!" diye bağıran Jongbin elinde kahve tepsisiyle içeri girdi. "O sözlerin gerçekten iyi olduğunu düşünüyordum."
Jungyoung kağıtları tutarak yanaklarından ayırdı. "Hala okuyabilirsin bence oppa." dedi.
"Geç kalacaksınız demiyor muyum ben size?" diyen Jungwoo kendimize gelmemiz için iki kere masaya vurdu. "Mezuniyetine gitmeyen mezun mu olur hiç?"
Elimdeki kağıtları kenara bırakıp sandalyemden kalktım. "Tamam, tamam." dedim. "Haydi Jungie, şu formaları son kez giyelim." diyerek Jungyoung'un kolundan tutarak onu kaldırdım.
Okulda tam bir asosyal olduğum için Jungyoung'un bizim okulda olduğunu bilmeyişimi yadırgamıyorum ama üç yılımı onsuz bir yalnız olarak harcadığım için kendimi pişman hissediyordum.
Jungyoung ile ortak olan odamıza girdiğimizde yeni yeni ayılıyordu.
Bütün gece çıkış parçamız ve albümüzün taslak çalışmalarıyla uğraşmıştık. Bu da tüm gece uyanık felsefesine denk geliyordu.
Formaları son kez giyerken okuldan kurtulduğum için mutluydum. Artık şu lanet yere gitmek istemiyordum.
Jungyoung saçlarımı örerken "Mezun olmak için güzel bir gün."dedi.
"Oraya geri dönmek istemiyorum." dedim.
Güldü, "Kim istiyor ki?" dedi.
Bugün için gergindim çünkü bölüm derecemi bilmiyordum. Birinciliğe oynuyordum ama yeni gelen Lena sayesinde bu da sallantıdaydı.
Jungyoung, "Bölüm derecen için endişeleniyorsun değil mi seni inek." diyerek sırtıma işim bitti demek için vurdu.
Sonunda yer değiştirirek onun saçlarını örmeye başladım.
"Evet, yani bütün yıl bunun için uğraştım. Şimdi bir değişim öğrencisinin benim yerimi almasını istemiyorum." dedim.
"Neden?" dedi. "Yani bu yıl on sekiz olacaksın. Artık ailenin desteğine ihtiyacın yok."
"Biliyorum." diyerek nefes verdim. "Yine de onaylanmak güzel olurdu. En azından bir kez olsa bile."
Jungyoung, "Acıttın." diyerek elini başına koydu.
"Özür dilerim. Biraz gerginim." dedim.
"Jungkook da gelecek mi?" diye sordu.
"Bilmiyorum." dedim. "Bu aralar yeni albümleri için çok çalışıyorlar. Benimle derslerine bile ara verdi. Ona gelmemesini ve çalışmasını söyledim ama beni dinler mi bilmiyorum." dedim.
"Muhtemelen dinlemez." dedi Jungyoung.
"Muhtemelen." dedim.
-
Sıraya girdiğimizde Jungyoung arka sırada kalmıştı. Bu olay beni gerse de bir an önce bitsin istiyordum.
Sonunda bölüm birincisini açıklamaya sıra gelene kadar sunumlara pek odaklanabildiğimi söyleyemem.
Jungwoo ve Jongbin seyirci ve velilerin olduğu kısımdan bizim fotoğraflarımızı çekiyordu. Arada Jongbin ile göz göze geldiğimde bana güven verici bir şekilde gülümsüyordu.
Sonra kalabalıkta onu gördüm. Gelmişti.
Üstelik yalnız da değillerdi. Herkes buradaydı. GRL bile buradaydı. Şirket zorla göndermişse bile bu bana kendimi önemli hissettirdi. O kalabalığın ortasında yalnız değil çokça kalabalık hissediyordum.
Gözlerimi onun gözlerinden alamadım. Maskesi ya da gözlüğü yoktu, saçları dağınıksa da o her an mükemmel derecede hoş görünüyordu.
Salonda bir anda kopan çığlıklar onu fark edenin sadece ben olmadığını anlamamı sağladı.
Yanımdakiler, "Neden buradalar? Yoksa okul mezuneyet törenini güzelleştirmek için masraftan kaçmadılar mı?" diyordu.
Başka bir kız da, "Bu okulda bir stajerlerinin okuduğunu duymuştum. Sanırım bizden biri." dedi.
"Acaba Bongmin olabilir mi?" dedi bir başkası. "Bu işler için baya uygun görünüyor."
Kızın biri telefonun ekranını açıp bir bayrak gibi salladı.
"Min Ae!" diye ismimi haykırdı.
"Soo Min Ae, Jeon Jungkook ile çıkıyormuş. Bizim Min Ae." diyerek ilan etti.
O an herkes telefonuna sarılıp Big Hit'in resmi açıklamasına göz gezdirdi.
Jungyoung kalabalığı aşarak yanıma ulaştı.
"Şirket her zamanki gibi tam on ikiden vurdu." diyerek kolumdan tuttu.
"Linç yemek üzereyim." diye panikle ona tutundum. "Beni mahvedecekler."
"Nasıl yani?" diye bir çığlık yükseldi. "Bu pısırık kız hem bir stajer hem de bir idolün sevgilisi mi?"
"Aman Tanrım." diye soluyarak yüzümü gizlemeye çalışsam da sabah ördüğüm saçlarım buna fazlaca engel oluyordu.
Yerimi keşfeden kızlardan biri kolumu tutarak beni kendine çevirdi. "Bu gerçek mi? İnanamıyorum. Doğru mu?" diyerek beni sorgu yağmuruna tuttu.
Gözlerimle Jungkook'a döndüğümde bir sorun olduğunu fark etmiş gibi görünüyordu. Sıkılan Yoona haricinde herkesin bunu fark ettiğini gördüm.
"Ben.. Ş-sey ev-" diyen Jungyoung araya girdi. "Doğru."diyerek ilan etti.
"Min Ae bir Big Hit stajeri ve Jungkook'un da kız arakadaşı. Şimdi izin verirseniz burada mezun olmaya çalışıyoruz."dedi.
Öğretmenler ne cehenemdeydi?
Onlara haykırdığımıanlayan öğretmenler "Kendinize gelin!"diyerek herkesi hizaya soksalar da bu işin bir de çıkışı vardı.
Bütün isimler okunurken sadece Jungkook'a bakıyordum.
Buradan kurtulmamam baya gösterişli olacaktı anlaşılan.
-
Haftasonu süprizi diyelim.
Kitap #105'i gördü. İnanılmaz bir şey bu. Hemencecik oturup yeni bölüm yazmayı size borç bildim. Bu kitabı yazarken bu kadar kişiyi bile hayal etmiyordum sizler harikasınız.
ABWFG'ü okuyor musunuz? Sizi oraya davet ediyroum çünkü wrecker bittiğinde ben orada oalacağım.
Beraber kalmaya devam edelim.
-bölüm beklenenler listesine alınan wrecker'ın yazarından size ufak bir hediye 💜-
-hae 🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wrecker ; 𝐣𝐣𝐤 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
FanficJeon Jungkook sadece biasımı değil kalbimi de kırıyordu. "Biz su ve ışık gibiyiz, aramızdaki mesafelerin önemi yok. Günün başında ve sonunda mutlaka bir araya geliyoruz„ -from hae to him its all for him. #1 in Hayran Kurgu #1 in BTS #1 in...