Muggle Dünyası...
Sabah olduğunda her zamanki gibi Harry erken kalktı. Annesi ve babası daha uyanmadan işlerini halletmesi gerekiyordu. Kendine yolculuğu için bir kaç yiyecek paketledi. Annesinin cüzdanından biraz para aldı. Kendi biriktirdiği para da vardı. Masanın üzerine "Eric'e gidiyorum" diye not yazıp bıraktı. Bu şekilde onu aramaya başlamaları daha uzun sürecekti. Eşyalarını ve yiyecekleri küçültüp çantaya koydu. Evine son defa baktı. Ailesini uyandırmamak için yavaşça kapıyı çekip çıktı. Büyü dünyasına olan yolculuğu başlamıştı. Hızla apartmandan çıktı. Çatlak Kazan'a gitmesi gerektiğini biliyordu ama yerini tam olarak bilmiyordu. Bu yüzden bir haritaya ihtiyacı vardı. Tabii haritada "burası Çatlak Kazan büyücü dünyasına buradan girilir" yazmayacaktı. Yer bulmak için büyü yapması gerekiyordu. Hemen ileriki duraktan otobüse bindi. Çok uzun sürmeyen bir yolculuktan sonra turistlerin uğrak noktası olan bir yerde indi. Yakınlardaki bir büfede şehri anlatan ufak kitapçıklar ve haritalar vardı. Bir tane harita aldı. Görülmeyeceği bir yere gitti. Yer bulma büyüsü yaptı. Haritada parlak kırmızı bir x işareti belirdiğinde bulunduğu yere çok uzak olmadığını fark etti. Hemen yola çıktı.
Aynı günlükte yazdığı gibi eski püskü bir yerdi burası. Şimdi karar vermesi gerekiyordu. Bir şey bilmeyen öğrenci gibi mi davranacaktı yoksa görünmezlik pelerini ile gizlenip öyle mi girecekti. Bakanlığa yakalanma riskini göze alamayacağı için görünmezlik pelerini ile girmeye karar verdi. Okula gidene kadar tedbirli olmalıydı. Görünmezlik pelerinini üzerine geçirdi ve birinin bardan içeriye girmesini beklemeye başladı. Çok geçmeden orta yaşlı bir adam içeriye girdi. Harry'de onunla beraber içeriye daldı. Adamı takip etmeye devam etti. Adam ahşap merdivenleri tırmanarak üst kata çıkıp odalardan birine girince onun aradığı kişi olmadığını anladı. Sessizce etrafta dolanmaya başladı. İçeride fazla kimse yoktu. Kimi içkisini yudumlarken, kimisi muhabbet ediyordu. Bardaki adam ise bardakları temizlemekle meşguldü. O sırada içeriye başka bir adam girdi. Harry adamın hareketlerini takip etmeye başladı. Üst kata yönelecek olursa bu adam da onun aradığı kişi olmayacaktı ama adam başka yere yöneldi. Harry hemen adamı takip etmeye başladı. Adam arka tarafta bir duvarın önünde durdu. Asasını çıkartıp duvardaki bazı tuğlalara dokundu. Bir kaç saniye sonra tuğla duvar yavaş yavaş iç içe geçmeye ve açılmaya başladı. Tam karşısında oldukça büyük bir yol belirdi. Çok kalabalıktı. Yavaş adımlarla Harry ilerlemeye başladı. Etrafını dikkatlice inceliyordu. Çok merak ettiği ve hep gelmek istediği büyü dünyasındaydı artık. Şimdi okula gitmek için bir yol bulmalıydı. Günlükte okula tren yoluyla gidildiği yazıyordu. Tren yolunu gösteren tabelayı takip etti.Tren yoluna vardığında etraf çok kalabalıktı. Herkes bir yerlere yetişme çabası içinde gibiydi. Etrafını kontrol etti tren seferlerinin yazdığı bir tabela bulduğunda rahatladı. Tek tek incelemeye başlamıştı ki aradığı şeyin çok ta uzakta olmadığını fark etmesi uzun sürmedi. Sabahın erken saatlerinde Hogwarts Express olduğunu gördü. Tek kötü yanı başka sefer olmamasıydı. Yani sabaha kadar buralarda beklemesi gerekiyordu. Biraz gezmeye karar verdi. Sabaha kadar mecburen buralarda olacağına göre biraz Diagon Yolunu keşfedebilirdi. Yürümeye başladı. Vitrinlerde gördüğü büyülü eşyalar dikkatle inceliyordu. Eğer bakanlığın saçma sapan istekleri olmasaydı o da burada yaşayabilirdi. Ailesi ile beraber büyünün içinde mutlu bir hayatları olabilirdi. Annesi iksir araştırmalarına, babası seherbaz olmaya devam edebilirdi. Tüm bunları düşündükçe sinirlenmeye ve canı sıkılmaya başladı. Hayır bu gün canını sıkmayacaktı. Çok istediği büyü dünyasına gelmişti, okula da gidecekti. Derin bir nefes aldı ve "Her şey güzel olacak" dedi kendi kendine.
Ertesi Gün...
Hogwarts...
Sabah güneş ışıklarının açık kalmış perdeden içeri süzülmesi ile uyandı Alexis. Yatakhanede Hermione hariç kimse yoktu. Bu durumu bir anlığına garip bulsa da daha sonra bu gün Hogsmade gezisinin olduğunu hatırladı. Hogsmade Alexis için çok gezilecek bir yer değildi. Neticede evi oradaydı. Bu yüzden diğer öğrenciler gibi heyecanla beklemiyordu ama Babasını ve Remus Amcasını görme fırsatını kaçıramazdı. Sabahki rutin işlerini halledip Hermione'yi uyandırmaya karar verdi. Belki onunla gelirdi. Dört yıllık arkadaş olmalarına rağmen Hermione onun evine hiç gelmemişti. Alexis asasını eline aldı. Bir an ona aritmansi dersi ile ilgili bir kabusla uyandırmayı düşünse de daha sonra bu fikrinden vazgeçip onu yavaşça uyandırdı. Hermione gözlerini açtığında Alexis'i karşısında görünce korku ile baktı. "Bu sefer ne yaptın?" diye sordu. Alexis "Hiç bir şey" dedi. Hermione önce kendini kontrol etti. Daha sonra yatağını, yatağın etrafını. Şüpheli bir şekilde Alexis'e baktıktan sonra yavaşça yere adımını attı. "Bir şey yok" dedi kendi kendine. Alexis "Söylemiştim. Bir şey yapmadım" dedi. Hermione Alexis'in başına elini koyup ateşi olup olmadığına baktı. "Hasta da değilsin" dedi. Alexis gülümseyerek "Evet hasta değilim" dedi. Hermione "O zaman kesin bu gün taş yağacak" dedi. Alexis "Eğer hemen üzerini giyinip hazırlanmazsan senin üzerine taş yağabilir" dedi. Hemione hızlıca kalktı "Tamam tamam, sadece iyi olduğundan emin olmak istedim" dedi ve hızlıca işlerini halletmeye gitti. İçeriden bağırdı Hermione "Neden hazırlanıyoruz bu gün ödevler hariç yapacak bir işimiz yok" dedi. Alexis "Bizim eve gideceğiz" dedi. Hermione, Alexis'e şaşırmış bir şekilde bakıyordu. "Emin değilim Alexis, rahatsız etmek istemem." dedi. Alexis "Şimdi lanetlerimin tadına bakmak istemiyorsan hemen çeneni kapat ve giyinmeye devam et. Daha gidip Ron'u uyandıracağız." dedi. Hermione durumundan çok memnun olmayarak üzerini giyindi ve beraber erkekler yatakhanesinin kapısını çaldılar. Kapıyı Neville açtı. Alexis "Günaydın Neville" dedi gülümseyerek. Neville "Günaydın Alexis, Ron uyuyor hala" dedi. Alexis "Nasıl uyandırsam" dedi kıkırdayarak. Hermione "Senin bir şey yapmamış olman yeterince şok edici bence o şekilde uyandıralım." dedi. Neville "Bu gün bir şey yapmadı mı?" diye sordu Neville. Hermione başını sağa sola salladı. Neville büyük mavi gözlerini Alexis'e çevirdi "Hasta mısın?" diye sordu. Alexis sıkıntıyla nefesini üfleyerek "Gayet iyiyim. Bu soruyu bir daha çekemeyeceğim." dedi ve asasını çıkarttı. Asasının bir hareketi ile Ron'un yatağı kendi kendine sarsılmaya başladı. Sarsıntılar yavaş yavaş şiddetini arttırırken Ron gözünü açtı. "Ne oluyor ya" derken kendini yerde buldu. Kalçasını ovalarken "Alexis, bir kere de normal uyandırsan ölür müsün?" diye sordu. Alexis "Ben normal kaldıracaktım. Beni onlar zorladı" diyerek Hermione ve Neville'i gösterdi. Ron yerden yavaş yavaş kalkarken Alexis "Hadi çabuk hazırlan bize gidiyoruz" dedi. Ron "Tamam siz aşağıda bekleyin" dedi. Alexis ve Hermione ortak salona indiler. Birkaç dakika sonra Ron yanlarına geldi ve kahvaltı etmeden Alexis'in evine doğru yola çıktılar. Yolda Madam Puddifoot'un çay evinden yiyecek bir şeyler alıp eve gittiler. Alexis kapıyı anahtarla açtı ve hep beraber içeri girdiler. Alexis "Siz mutfağa geçin" diyerek yolu gösterdi. Alexis ise merdivenlerden yukarıya çıktı ve içerideki odalara baktı. Evde kimse yoktu. Alexis hemen alt kata arkadaşlarının yanına indi. "Evde kimse yok" dedi üzgünce. Hermione onun üzgün ses tonunu anladı. "Gelirler. Biz kahvaltımızı edelim. Onları beklerken de bizi bekleyen ödevleri hallederiz." dedi. Alexis "Tamam" dedi zorla gülümseyerek. Evine dört senedir ilk defa arkadaşları geliyordu ama babası ve amcası evde değildi. "Keşke haber verseydim önceden" diye düşündü Alexis. Ron "Hadi bakalım maharetlerinizi görelim kızlar. Sizden mükemmel bir kahvaltı sofrası bekliyorum" dedi. Alexis ve Hermione, Ron'a sinirli bir şekilde bakınca Ron "Tamam tamam mükemmel olmasa da olur" dedi ama kızların bakışları değişmeyince "Beraber hazırlarız..?" dedi ama kızlar başını olumsuz anlamda salladı "Ben hazırlarım" dedi ve Çay evinden aldıklarını sofraya yerleştirmeye başladı. "Bence Neville'i de aramıza almalıyız iki kızın arasında ben çok eziliyorum" dedi Ron. İki kız kıkırdadı ve hep beraber sofrayı hazırladılar. Güzel bir kahvaltıdan sonra yapmaları gereken ödevlerini yapmaya başladılar. Hermione "Alexis parşömen var mı ?" Alexis "Babammın odasında olması gerek" dedi. Odaya girdi dolaptan iki tane parşömen aldı. Geri götürüp Hermione'ye ve Ron'a verdi elindeki parşömenleri. "Bir tane daha lazım gidip biraz daha karıştırayım siz başlayın" dedi ve tekrar babasının odasına döndü. Çalışma masasının üzerindeki parşömenlere baktı. Hepsi doluydu. Alexis hiç birini okumadı. Babasının özeline her zaman saygı gösteren bir çocuk olmuştu. Babası da onun özeline saygı gösterirdi. Mesela Alexis'in annesi için yazdığı mektuplar vardı. Ona ulaşamayacağını bile bile hissettiklerini yazar, zarfa koyup dolaptaki kutuya koyardı. Babası o mektupları yazdığını bilirdi ama bir tanesine bile dokunmazdı her ne yazarsa yazsın. Kıyafetlerini kendisi giyebildiği zaman dolabını açmayı bırakmıştı. Genç kız olduğunda kapısını çalmadan odasına bile girmezdi. Çekmeceyi açtığında bir parça boş parşömen bulduğunda sevindi. Biraz yıpranmış görünüyordu ama sihirle halledilmeyecek bir şey değildi. Parşömeni alıp arkadaşlarının yanına döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter - Farklı Bir Başlangıç (Tamamlandı)
Fanfic✨✨✨✨✨Harry Potter hikayesi farklı bir başlangıç yapıyor. Olaylar Harry'nin doğumundan itibaren değişiyor ve bambaşka bir hal alıyor.✨✨✨✨✨ Hikaye 17.07.2018 tarihinde tamamlanmıştır.