Kanlı çarşaf

33.9K 1.5K 110
                                    

Düzeltilmiş bu yeni haline yorumlarını bekliyorum, her yorumda sizinle konuşmak bana iyi geliyor..

Sahra zorda olsa ailesiyle vedalaşmış, göz yaşlarını içine akıtmıştı. Bir ömür beraber yaşıyacağı adamla odalarına doğru ilerlemeye başlamıştı. Takılan altınlar yürümesini yavaşlatıyordu resmen, kilolarca altın vardı üzerinde. Yatak odalarına girdiğinde ona yardım etmek için peşinden gelen hizmetli kadınlar yanında girmişti. Hızlı hızlı ağaları gelemeden gelin ağalarının altınlarını çıkarıp sandığa doldurmaya başlamışlardı. Bir kaç parça altın ve peçesi dışında bir şey kalmamıştı. Güzel gözlü Sahra güçlü bir kadındı ama korkuyordu, korktuğunu hissettirmemeye çalışsada pek başarılı olamıyordu. Aralarında en olgun olan hizmetli gelin ağasının duvaklarını kapatmış ve tek kelime etmeden odadan çıkmışlardı. Genç kadın gözleri dolu dolu oturmuştu yatağın ortasına ve çekmişti ayaklarını kendine doğru, ellerini sıkıca kitlemişti birbirine korkuyordu ve titriyordu. Kırmızı duvağı ile öylece oturuyordu, içinden hiç gelmiyordu Rüzgâr ağanın onun yüzünü görmesini ama yapacak bir şey yoktu istemeye istemeye birlikte olacaktı artık kocasıydı.

Rüzgâr odaya doğru çıkarken annesi tarafından durdurulmuştu merdivenlerin basamaklarında, söylediklerinin karşısında şaşkına çevirmişti genç aşiret ağasını: "Fırat, incitme gelinimi üzme onu acıtma canını. İyi davran ona oğlum o Dıla'dan bize hatıra" dediğinde annesinden halasının çocukluk arkadaşı olduğunu hatırlamıştı. Annesini halasına olan sevgisini ve saygısı hiç bir zaman kaybetmemişti.

"Sen üzülme anne karıma gözüm gibi bakarım" gözü çıksın diye içinden devam ettirmişti konuşmasını. Hatun hanım oğlunun söyledikleriniden sonra kendi odasına gitmek için merdivenlerden inmeye başlamıştı.

Odanın kapısına geldiğinde Rüzgâr, eli isteksizce kapı koluna uzanmıştı bastırdığında. Hemen açılmıştı kapı küçük adımlarla içeri girdiğinde kapıyı kapatmıştı ve öylece oturduğunu görmüştü evlenmiş olduğu kadının. Yatağın üzerinde tüm asaleti ile oturuyordu, yavaşça yaklaştığında genç kadının nefes alış verişi artmıştı, korkuyordu ama bunu belli etmemeye çalışıyordu. Tüm hücrelerinden, bedeninin her yerine korku yayılmıştı zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı genç kadının. Bunun farkındaydı, Rüzgâr korktuğunu görüyordu ama o kadar güçlüydüki bu haline bile hayran kalmıştı, lakin nazik ve tatlı dililiği bu güzel kadının karşısına geçtiğin de akrepten daha zehirli olabiliyordu: "Pek de meraklıymışsın koynuma girmeye Çöl Gül'ü" derken boğazının derinliklerinden gelen ve sesine yansıyan alaylılık sinirlendirmişti, genç kadın başındaki duvakları çıkarıp bir kenara atmıştı yüz görümlülüğünün takılmasını dahi beklemeden. Yatağın üzerinden hızla inmiş karşısında dikilmeye başlamıştı.

"Senin koynuna gireceğime yılana dolanmaya tercih ederim" dediğinde genç adam, Sahra'nın ondan böylesine nefret etmesine sinirlenmişti.

"Beni istemeyen, tiksinen kadını emin ol koynuma almam içeriye oda hazırlattım bundan sonra orada uyuyacaksın ve mümkün oldukça birbirimizi görmeyelim oda içerisinde, dışarı da fazlasıyla karı-koca gibi davranacağız" dediğinde Sahra sadece gülmüştü, Rüzgâr'ın unuttuğu bir şey vardı. Bu gece kanlı çarşaf sallanmalıydı avluda, Sahra komidin üzerindeki bardağı eline aldığında hiç beklemeden yere fırlatmış ve kırdığında Rüzgâr ne yaptığını anlamıyordu. Yerdeki cam kırıklarından en büyük parçasını eline almıştı şaşkınca izliyordu aşiret ağası Sahra'yı.

"Sen Avrupa'da unutmuşsun buraların adettini Rüzgâr Hanzade" sözlerini söylerken gözünü Rüzgâr'dan ayırmadan avucunu kesmeye başlamıştı yere damlayan kanın ardından avucunu sıkıp yatağa damlatmaya başlamıştı. Diğer eliyle almıştı, kanlı çarşafı ve Rüzgâr'a fırlatmıştı: "Al Fırat ağa git avluya asta şanın yürüsün" dedikten sonra iteleyip kendine ayıt olan odaya gitmek için ilerlemişti ve girdiğinde direk kapısını kilitlemişti Sahra.

Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin