"Bu ne demek Sahra" demesiyle genç kadın, kollarına yığılıp kalmıştı öylece. Yemek masasında oturan herkes birden bire ayaklanmıştı.
"Yemeğiyde mindar etti kahpenin kızı uğursuz" bu sözü genç adamı delirtmişti sonunda.
"Babaanne tek bir kelime daha çıkmasın ağzından kalbini çok kötü kırarım" demişti sinirle.
"Fırat ağalığını unutma hanım köylü olmuşsun görüyorum" peçesini açmaya çalıştıklarında Rüzgâr manı olmuştu.
"Sakın dokunayım demeyin" tek elini kaldırmıştı.
"Ağam yüzünü açalım nefes alsın" demişti evdeki diğer kadınlar.
"Başından çekilirseniz alır zaten" dedikten sonra kucağına tek hamle de alıp odaya doğru çıkartmak için merdivenlere yönelmişti, burnuna çok güzel gül kokusu geliyordu Rüzgâr'a karısının hafif bedeni ele avuca gelecek şekildeydi ve her erkeğin aklını alacak vücuttaydı. Bu düşüncelerinden dolayı kendine kızarak çıkmaya devam etmişti merdivenleri, tekmeyle açttığı kapıyı yine ayağıyla kapatmıştı ve yatağın üzerine düzgünce yerleştirmişti. Boncuk boncuk terliyordu ve teni solmuştu bu hali endişelendirmişti Aşiret ağasını odadan dışarı çıkıp Resul'e seslenmişti; "Resul çabuk buraya gel" demesiyle kapı önünde belirmişti, Resul efendi.
"Efendim ağam"
"Hemen Doktor Hikmet çağır buraya gelsin" endişesi yüzünden okunuyordu genç adamın.
"Hemen ağam" dedikten sonra koşar adım uzaklaşmıştı Resul efendi. Tekrar gerisin geri odaya dönmüştü, bugün nasıl bir gündü çözememişti Rüzgâr. Odaya geri döndüğünde yanı başına oturup terleyen alnını temizliyordu bir yandan, saate baktığında doktor gelmez olmuştu sanki, odadan dışarıya çıkıp aşağıya bakmaya gittiğinde, sinirlerini çıkartacak cümleleri duymuştu babaannesinin ağzından.
"Belli ki kız yüklü gelmiş Hatun bir gece de Fırat tohumlarını serpecek hali yok"
"BABAANNE DEDİKLERİNİ KULAĞIN DUYSUN O BENİM HEM İMAM NİKAHLI HEMDE, RESMÎ NİKAHLI KARIM BENİM HELÂLİM SEN NASIL BÖYLE ŞEYLER SÖYLEYEBİLİRSİN HANGİ HAKLA" gözleriyle alev saçıyordu.
"Fırat niye bayıldı bu kız madem yüklü değil hem çirkin hem hasta kızlarını sana vermişler" yüzündeki memnunsuzluk ifadesi genç aşiret ağasının sinirini daha çok kamçılıyordu.
"Babaanne sana saygımı yitirmeden tek kelime dahi etme" burnundan soluyordu artık Rüzgâr kendini zor tutuyordu. Konaktaki herkesi kovmamak için.
"Bir eksik etek ninen den nasıl konuşman gerektiğini unutturmuş belli ki aklını almış" işte bardağı taşıran son damlayı damlatmıştı büyük hanım.
"Babaanne kalbini kırmadan evine git" aşiret ağası sağ kolunu kaldırmış işaret parmağıyla kapıyı göstermişti.
"Beni evinden mi kovuyorsun Fırat ağa büyüdün adam oldunda" demişti Büyük hanım.
"Kovmuyorum seni babaanne evine gitmeni rica ediyorum kalbini kırmamak için" sesi birazda olsa yumuşamıştı genç adamın ne olursa olsun ailenin geride kalan tek en büyüğüdü.
"Gör Hatun yetiştirdiğin oğlunu eksik etek için ninesini kovuyor. Senin yetiştireceğin evlatta böyle olur birisi kaçar birisi karısının altına girdikten sonra değişir" söylediği sözler Hatun hanım'ın canına tak etmişti artık.
"Ana büyümüzsün kalbini kırmak istemiyorum ama kimsenin haddine değil çocuklarıma laf etmek" yaşlı kadın dişlerini sıkarak söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
Ficção GeralYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...