Multimedya: bu bölümü yazarken sürekli dinledim, okurken sizde dinleyin duyguyu benim gibi yaşarsınız umarım :)
Sahra olduğu yerden yavaşça hareket etmiş ve Rüzgâr'ın tam karşısına geçip onun gözlerine bakarak teşekkür etmişti tek kelime dahi etmeden. Ama kalbinden biliyordu Rüzgâr anlamıştı o teşekkürü, alışmaya başlamışlardı birbirlerine konuşmaya gerek görmeden anlayabiliyorlardı.
Yanından öylece geçip giderken gözlerinden inen yaş damlasına hakim olamaması onu iki katı üzmüştü. Artık eskisi kadar güçlü olmadığı için. Yavaşça odasına doğru merdivenleri çıkarken o evde ona ait hiç bir şey olmadığını fark etti ne bir evi vardı artık nede kendine ait bir oda, bu evde istenilmeyen bir fazlalıktan başka bir şey değildi. Geri dönüş yoktu artık baba evine, sadece cenazesinden başka hiç bir şey giremezdi artık o konağa.
Odaya girdiğinde peçesini açmış ve derin nefes almıştı boğazını delip geçen yumruyu güçlükle yutmaya çalışırken. Ananesi ondan öylesine nefret ediyorduki söyledikleri gün geçtikçe daha çok yaralıyordu onu ve dahada ağır geliyordu, gözünden inen yaşı silmeye bile elini kaldıracak gücü yoktu.
Kapının birden açılması ile birlikte olduğu yerde kalmıştı, Sahra'nın peçesi açıktı ve yerinden kıpırdayamıyordu hareket dahi edemiyordu açık olan peçesini kapatmak için. Rüzgâr yüzünün bir tarafında sarkan ipek kumaş parçasını gördüğünde öylece baktı ona belkide onun yüzünü görebilecek umuduyla. Sahra arkadaki hizmetli olmasını diledi tüm içtenliğiyle ama olmadığını biliyordu. O kadar yorgunduki eli gitmiyordu yüzünü kapatmaya. Yorgunluğu bir iş tuttuğu için değildi, hiç yorulmazdı işe ama bu yorgunluk yüreğinin kırgınlığınaydı. Gönül kırıldığında dünyanın o koca ağırlığı yük oluyordu insanın omzuna. Yavaşça başını yana doğru çevirebilmişti kim olduğunu görebilmek için ve görebildiği kadar gelenin kim olduğunu anlamaya çalıştı çok net olmasa da gelen kişinin kocası olduğunu anladığında yavaşça elini kaldırıp peçesini kapatmaya başlamıştı.
Rüzgâr yüzünün yarısını gördüğü karısının paha biçilemez bir güzelliğe sahip olduğunu anladı ve içinden daha fazlasını görmek isteğiyi doğumaya başlamıştı ona yaklaştığında ona doğru sırtı dönük olması daha çok meraka yoğunlaştırmıştı bedenini. Yavaşça yaklaşıp ağır güçlü ellerini omzuna koymuştu Sahra'nın o an genç kadın istemsizce gözlerini kapatmıştı anlamıştı onu gördüğünü ama unuttuğu bir şey vardı. Genç aşiret ağası tamamen onu görmediği için içinde gizemi daha da büyümüştü bu güzeller güzeli çöl gülünün, yavaşça kendisine doğru çevirdiğinde Sahra gözlerini yere çevirmişti ona bakamıyordu. Yüzünü gördüğü için üzülüyordu vakti değildi yüzünü görmesinin ikiside hazır değildi, ama tam görememişti aşiret ağası yüzünün yarısını o da ipek kumaşın izin verdiği kadarını. Rüzgâr diğer elini kaldırıp peçesine yaklaştırdığında Sahra elini kaldırıp onun elinin üzerine koydu ve gözlerini kaldırıp onun gözlerinin içine bakmaya başladı. O bakışlarda yapma dercesine bir bakış vardı.
Çakır gözleri onun kahvelerini delip geçmişti, göz yaşları onun maviliklerini belirginleştirmişti ve sonsuzluğu vaat etmişti Rüzgâr'a, böylesi güzel gözler neden gülmüyordu sadece ağlıyordu diye düşünmeye başlamıştı. Aralarındaki büyülü çekim karşısında ikiside karşı koyamıyordu. Sahra bir yandan peçesini açıp ona kendini gösterip, bir evlat sahibi olmak istediğini söylemek istesede onu sevmeyen bir adamdan bunu istemek onu küçük düşüreceğini bilmesi engel oluyordu her şeye.
Yutkunmak neden bu kadar güçlük olmuştu, genç adamın kokusu Sahra'nın tüm benliğine işlerken, Rüzgâr sadece ona bakıyor ve düşlüyordu. Genç adam içten içe kendisiyle konuşmuştu: "ipek tülün üstünden öptüğüm bu dudaklar gerçekte nasıldı acaba kadifeyi kıskandırır mıydı?" Sahra'nın zarif ellerinin altından yavaşça ellerini çekmişti açılmasını istemediğini ikiside biliyordu. Aşiret ağası yavaşça elini genç kadının ipek peçesinin üstünden dudaklarının dokunmuş ve parmaklarını gezdirmişti dolgun dudaklara sahipti, tüy kadar yumuşak bir yüzü vardı. Bunu hissede biliyordu kumaşın üstünden, gözleri öylesi güzeldi ki baktıkça gökyüzüne bakıyormuşçasına içini bir huzur kaplıyordu. İkiside kabul etmesede birbirlerine tutuluyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
General FictionYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...