Sahra aşk dolu bir şekilde son incirini yemeye koyulmuştu, kimse ya da nerde olduğu umurunda dahi olmadan. Yüzü gözükmeden yiyordu alışkındı o peçe çıktığı zaman unutacak hali yoktu. İnciri bittiğinde gözlerini kapatıp damağında kalan tadın zevkini çıkarıyorduki Aylin sözlerini duymuştu birden gözleri açılmış ve keskin bir kaplam gözüne dönmüştü gözleri her an avının üzerine atlamaya hazır dışı kaplan; "Rüzgâr çirkin bir kadınla evlenecek kadar ne tür bir hata yaptın çok merak ediyorum" demişti yanındaki adama, sanki Sahra duymuyormuş gibi konuşuyordu ama duyduğundan adı kadar emindi.
"Bunu nereden çıkardınız Aylin hanım"
"Baksana yüzünü bez parçası ile kapatacak kadar çirkin" bu sözlerini bu defa sadece Sahra değil Rüzgâr'da duymuştu.
"Hadini aşıyorsun Aylin"
"Ne yani haksız mıyım? Kuzum güzel olsa böyle bir bez parçasına ve o zımbırtıya gerek duymazdı"
"Öncelikle bana karşı kelimeleriniz dikkatli kullanırsanız sevinirim. Onun dışında evet belkide çirkinimdir ve bu yüzden yüzümü kapatan bir kumaş parçası vardır. Ama en azından sizin gibi sahte bir yüzüm yok, estetiğiniz gözüme batıyor artık" nefes nefes kalmıştı çok sinirliydi söylediklerinin yanında söylemediklerini düşünüyordu.
"Küstah benimle bu şekilde konuşamazsın üstelik böyle bir şey kabul etmiyorum estetik yok yüzümde" küstah demesi Sahra için son noktaydı içi içeçek dolu olan bardağını kaldırdığı gibi Aylin yüzüne atması bir olmuş yere kalkıp bardağı atmasıda öyle. Aylin birden ayağı fırlamış ve eklemişti; "ne yaptığını zannediyorsun geri zekalı" dediğinde Sahra yumruğunu sıkmıştı. Tek bir kelime etmeden yürümüşte peşinden Rüzgâr ve Dilan kalkmıştı masadan. Aylin kendisi için kalktıklarını düşünüp yavru bir kedi taklit yaparak konuşmuştu; "ya of Rüzgâr şu halime bak" dudak bükmeleri pek işe yaramamış üstüne üstelik omuzundan darbe yemişti öylece kala kalmıştı.
Rüzgâr koşar adımlarla karısını kolundan tutup kendine çevirmişti. Belkide en nadir şeyi görmüştü genç adam karısının ağladığını, o güçlü kadın yorulmuştu belkide bıkmıştı. Sarılıp sakinleştirmeye çalışsada Sahra gitmek istediğini söylemişti o sırada Serhat su getiriyordu yanlarına doğru gelirken. Sahra bir yudum almış ve otelden çıkmışlardı bir kişi hariç Dilan durmuş ve abisinin uzaklaşmasını beklemişti, sonra ise nefretin küsmüştü; "Senin için biz bu kadar basit miydik? Bana Dilan hanım diyecek kadar onu geçtim ayrılalım diyecek kadar. Ben seni hiç bir zaman hor görmedim, bir alt sınıf muamelesi yapmadım yapmamda çünkü değilsin. Ben seni sadece sevdim Serhat seninse şu anda yaptığın tek şey kaçamak. Kaçtığın şey benim soyum değil kaçtığın şey sevmek korkusu. Bir yıl boyunca aklına bu gelmedi birden bire geldi galiba İstanbul kızları benden daha güzel geldi sana" demişti nefes almayı unutarak. Serhat bu kadar sözün altında cevap verecek kelime bulmamıştı belkide haklıydı Dilan ya da daha doğrusu Serhat korkmuştu onunla kavuşamayacağına eş olarak lâik görülmeyeceğine.
"Dilan ben seni sevdim senden başkasına bakmadım. İstanbul kızları güzel olsa ne olacak kalbim sendeyken ama olmuyor gül yüzlüm, olmuyor gözlerine doyamadığım. Seni bana yâr etmezler daha fazla bağlanma bana sevme beni bizi ayırdıklarında ölüme eş olmasın acımız"
"Bizi ayır bileceklerin mi sandın. Senden vazgeçebileceğim mi düşündün Serhat!" Gözleri dolmuştu genç kızın abisinin geri gelmesinden ölesiye korkarken yinede aşkı için savaşacaktı; "Senden başkasına yâr ederlerse beni, o giydirdikleri gelinlik kefenim olsun ama yeterki gitme benden sevdiğim" son sözüyle birlikte gözünden yaş gelmişti ve Serhat kendine çekmişti Dilan'ı kim olduğunu, ne olduğunu bir kenara bırakarak. Yakalanama ihtimallerini yok sayarak küçük kalmıştı bedenini heybetinin yanında Dilan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
Narrativa generaleYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...