Aradan geçen iki haftanın sonunda, tatlı telaş yine sarmıştı konağı, Dilan ayrı Sahra ayrı panik içerisindeydi, bir yandan tutulan büyük düğün salonun ile uğraşıyor diğer yandan her iki gelin içinde abiyeler ayarlıyordu. Dilan'nın okulu yüzünden tüm işler Sahra'ya kalmış üstüne üstelik Filiz güç bela vakit buldukça Sahra'ya yardıma geliyor. Sahra ise genç kızı nişanda giyeceği abiyeyi alması için çıkarıyordu. Filiz bir sebep bulup giymiyor ya da beğenmiyorum diyor kaçıyordu. Ama artık sona gelmişti ve almak zorundaydı, nişan için takı seçmesi gerekiyordu ve hepsi aynı güne kalmıştı. Sahra ailenin en büyük gelini olduğu için tüm yük onun üzerindeydi ve bir yandan üçüzler artık yorulmuştu. Asiye çoğu zaman yengesine yardıma koşuyordu. Şimdide Filiz ve Dilan'ı almış son kez abiyeleri denetmeye gidiyorlardı. Nişan'a iki gün kalmıştı.
Geldikleri abiye butiğine Asiye ve Sahra oturmuş sade türk kahvelerini içiyor gelinlerin giyinmesini bekliyorlardı. Hatun hanım en özel tasarım yapmalarını ve çıkarmalarını istemişti, butikten üstelik eğer birden fazla beğendikleri olursa hiç çekinmeden almalarını tembihlemişti. Gelinlerin alış-verişinden sonra sıra bebeklerin kıyafetine gelecekti.
Asiye oğluna bakmıştı dışarda üçüzlerle birlikte oyunuyordu. Ne kadarda büyümüştü onu karnında ilk kez hissettiği zamanı hatırlamıştı. Eli istemsiz karnına gitmiş ve gülümsemişti. Bu gülümseyişi Sahra görmüştü; "Asiye" demişti heyecanlı gözlerle bakarak.
"Efendim abla"
"Yoksa hamile misim?" Asiye yengesine bu kadar belli ettiğini düşünmemişti, yüzü kızarmış kahvesinden bir yudum daha almıştı. Sonrada gözünün içi parlayarak cevaplamıştı.
"Evet ama daha çok erken beş haftalıkmış doktora gittiğimde öğrendim"
"Alkan biliyor mu?"
"Daha söylemedim abla ilk sen öğrendin"
"Neyi bekliyorsun"
"Şu nişanlar geçsin söylerim. Yoksa biliyorsun abla, hamile olduğumu bir öğrensin. İzin vermez Atlas'la ilgileneyim, kucağıma aldırma oğlumu" demişti gözü oğlunda, eli karnında o sıra kızlar kabinden çıkmıştı.
Dilan dahil herkes Filiz'e bakmıştı, nar çiçeği biraz turuncuya yakın uzun elbisesine bakmışlardı, işlemesi ile kusursuz durmuştu güzel fiziğinde, ne kadarda çok yakışmıştı beyaz tenine, kızıl saçına ve bal gözlerine. Hayran kalmışlardı adeta, o bakışlardan dolayı utanmasına neden olmuştu genç kızın. O sıra dikkat Dilan'a dönmüştü, bordo elbisesi tenine çok yakışmıştı, işlemeleriyle ve pellerinle peri kızı gibiydi her ikisininde işlemeleri benzerdi ama birbirinden farklıydı giydikleri gerçekten çok yakışmıştı ikisine. Uzun saçlarını eliyle toplamıştı topuz olarak hayal etmelerini söylemişti, o sıra Asiye hamileliğin ve abla oluşun verdiği yetki ile duygulanmıştı. Evin en küçük kızı gelin oluyordu, herkesin endişesi gibi Asiye'de endişeliydi hem okulu hemde evliliği nasıl yürütecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
General FictionYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...