Genç kadın derin nefes almış ve tekrar etmişti: "Rüzgâr biraz yavaşla" bu sözleri Rüzgâr'ı daha da hızlandırmıştı ama unuttuğu bir şey vardı ki Sahra iki yıl önce kardeşini hız yüzden kaybetmişti. Üstelik aynı araç içerisindelerdi. Genç adamın kullandığı araba defalarca takla atmıştı ve Karaca'nın cansız bedeni altında dakikalarca belki de saatlerce yardım beklemişti, ölümün huzurlu kollarına teslim olacakken kurtarmışlardı Sahra'yı, mucizenin kendisiydi. O kazadan sonra Karaca'nın mezarlığına gidememişti uzun bir süre, kardeşinin cansız bedeni gözleri açık ona bakışı tek bir yaşam belirtisi yokken. Unutamıyordu o bakışları ilk zamanlar kabusuydu sonraları kendinide, kardeşinide affetmişti. Genç adamın gözleri Sahra'nın son görüşü olmuştu cesaret edememişti karşısına çıkmaya ve onu kurtaramadığı için af dilemeye. Bir gün cesaret eder miydi mezarlığa gitmeye bilmiyordu ama Rüzgâr o yarıyı şimdi genç kadın için açmıştı.
"Rüzgâr yavaşla! Rüzgâr yavaşla" o anı tekrar yaşamaya başlamıştı, Sahra burnuna kan kokusu gelmeye başlamıştı: "KARACA YAVAŞLA ABLACIĞIM SAKİN OL! KARACA DURDUR ARTIK KARACA-AA" boğazını parçalayıncaya kadar bağırmıştı, gözlerinden inen yaşın hadi ve hesabı yoktu bu çiğliğin ardından Rüzgâr yavaşlamış ve kenara çekmişti. Ama yaptığı şey Sahra'ya zarar vermişti tekrar yaşamaya başlamıştı o anı ve artık sanki ruhu burada değildi: "Karaca bana ses ver ablacığım ne olur konuş! Yaşıyorum abla korkma de" genç adam ona dokunsada çıkamıyordu hatıradan. Yıllar sonra o günü yeniden yaşıyordu ve hapis olmuştu sanki.
"Biri bize yardım etsin! Karaca hadi uyan, bana ses ver" krize girmiş gibiydi, aşiret ağası hızla kapıyı açıp inmiş ve oturduğu tarafa geçip kapıyı açmıştı hızla kendisine çekip çıkarmış sıkıca sarılmış kendi kendine lanetler okumuştu, onun o an korkması ona haz vermişti ama şimdi bu haline onunla birlikte acı çekiyordu.
"Sakin ol Sahra ben buradayım kendine gel bak ben Rüzgâr" seslenişleri fayda etmiyor gibiydi, bedeni tirtir titriyor ve nefes alamıyor gibiydi: "Sahra ben özür dilerim yalvarırım bana dön hadi nefes al bak ben Rüzgâr" dizlerinin bağı çözüldüğünde olduğu yere diz çökmüştü, Rüzgâr ona sıkı sıkıya sarılıydı ve sallanmasına eşlik ediyordu.
"Karaca" diye sayıklamaya devam ediyordu sallandığı, yerde bu durumdan öldüresiye pişmanlık duyuyordu genç adam. Genç kadının üvey kardeşlerin içerisinde en sevdiydi Karaca, diğer üvey kardeşlerinin hepsinden farklıydı onun için.
Genç adam yaptığı şeyden dolayı pişmandı böyle bir şey olacağını düşünmemişti, Sahra'yı kucağına alıp arabaya bindirdiğinde konağa doğru yol almaya devam ediyordu. Sessizce ağlıyor ve kardeşinin adını sayıklıyordu sadece, aşiret ağası telefonun çıkarıp Resul aramaya başlamıştı: "Aç şu telefonu be adam aç" sinirle direksiyona vuruyordu kullanırken.
"Efendim ağam"
"Resul hemen doktoru ara konağa gelsin ben yoldayım"
"Ne oldu ağam bir sıkıntı var mı gelip alayım sizi"
"Resul sen benim dediğimi yap asabımı bozma hadi!"
"Peki ağam ben hemen doktor getiriyorum konağa" Rüzgâr yaptığı şeyden kendinden, tiksinmişti her şeyi iyi yapmak isterken daha kötü yapmıştı.
Konağın garaj için dış kapısı açıldığında hızla içeriye girmiş ve arabayı kenara bırakıp inmişti. Her şey hızlı bir şekilde yapmaya çalışıyordu, Sahra'yı kucağına aldığında bedeni titriyor ve bitip tükenmeyen göz yaşlarını durduramıyordu, dudaklarından dökülen tek şey genç adamın adıydı: "Karaca". Konak da bulunan herkes dışarıya çıkmış aşiret ağasını izliyordu koşar adımlarla girmişti içeri ve Hatun hanımla karşılaşmıştı gelini o halde gördüğünde içi acımıştı kadının.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
General FictionYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...