Gözlerini bir saniye bile kırpmamıştı, Rüzgâr sanki o gözler kapanırsa Sahra gidecekmiş korkusuyla sabahı sabah etmişti. Her şeyden habersiz uyuyordu yaşam savaşı vererek, bunu yapan hiç bir şey olmamış gibi sıcak yatağında yatıyordu. Gerçekten çok mu kolaydı birinin canını kıymak hiç mi sevmemişti Hatice ablasını öylece ölüme terk etmişti dört kişinin canını şimdi dördüde yaşam mücadelesi veriyordu. Aşiret ağasının omzunda el hissetmesiyle dönmüştü Alkan'dı gelen elindeki tepsi içerisindeki çayı uzatmıştı. Genç adam ağzına ne bir lokma almıştı ne de bir yudum su, yaptığı hatayı böyle ödemeye çalışıyordu ancak bu sadece kendine yaptığı bir cezaydı onu bekleyen ceza Sahra'sızlıktı. Sıcak çaydan bir yudum aldıktan sonra kabuk bağlamış yaraları ve morluklarla dolu olan yüzünü Alkan'a doğru çevirmişti; "Nasıl oldu Alkan" demişti buruk bir sesle.
"Bunu sen mi soruyorsun abi sana abi demek bile bu kadar güçken"
"Haklısın Alkan suçluyum ama o fotoğrafları görseydin belkide kardeşime benim yaptığımın daha ağrını yapardın"
"Belki evet belkide hayır ama güvenmeliydin ablama suçlamak yerine sevgisini sınamak yerine onu dinlemeliydin o el bir kere kalkarsa hep kalkar! Hiç mi canın yanmadı ona vururken ya da o sözleri söylerken"
"Yandı Alkan ama şu anda yandığı kadar değil böyle olacağını bilseydim keserdim kolumu yine vurmazdım ona. Keserdim dilimi yine söylemezdim o sözleri, ben onun bir tek saçını bile kıyamazken yaptıklarım ve şimdi onun hayatta tekrar tutunmaya çalışmasını beklemek" demişti güçlükle cümlesini kurarken boğazındaki düğüm boğuyordu nefes aldırmıyordu cümle bile kurdurtmuyordu böylesi bir acı yoktu olmamalıydı bir insanı sınanmaması gereken en büyük sınavlardan biriydi; "o kadar zor ki Alkan ablanın hayata dönmesini beklemek, öyle korkuyorum ki bir daha görememekten kokusunu koklayamamaktan. Sahra'sız yapamam ben Alkan çok pişmanım ona güvenmediğime, söylediklerime ve yaptıklarıma keşke keşke imkanım olsa. Emin ol zamanı geri alırdım ölürüm yinede bu yaptıklarımı yapmam!" Demişti hıçkırıklarla boğularak.
"Ne yaparsan yap geri gelmez zaman abi ne dilin kemiği var ne de zamanın geri gelişi" demişti canından can vererek.
İki güçlü aile her iki ailenin genç aşiret ağaları ve bekledikleri tek bir kadın, dillerinden eksik etmedikleri dualarıyla birlikte. İkiside canını verirdi Sahra gözlerini açması için, öylece camın ardında yatan yarı cansız bedeni izlemeye devam etmişlerdi. Hastaneye sürekli gelenler oluyordu, Rüzgâr sevdiği kadını ailesine emanet edip yavrularına bakmaya gidiyordu, ama bu defa ayakları geri geri gidiyordu sanki gitme diyordu Sahra gitme sen gidersen bedenim güçsüz düşer ne evlatlarıma ana olabilirim ne de sana tekrar eş gitme durmasın kalbim gitme iyileşsin. Sar beni en sıkı sarabildiğin şekilde sev beni daha önceki sevdiklerin unutturacak kadar, bunu diyen ruhu duymuyordu Rüzgâr duysa gitmezdi anlardı ayaklarının neden geriye çekildiğini.
Bebeklerin yanına girmek için hazırlanmaya başlamıştı o sıra göğüsü sıkışmıştı sanki birisi kalbini avucunun içine almış ve sıkmaya başlamıştı. Güçlükle derin bir nefes almıştı duvara elini bastırdığında, nefes almalarını sıklaştırmıştı ağrıyı dindirmek için ama dinmek bilmiyordu. Güçlükle içeriye girdiğinde bebekleri görmesiyle ne acıyı hatırladı ne de acının nedenini bir an yanında Sahra'yı hissetti beraberlerdi sanki bebeklerinin uyanmasını bekleyen anne baba gibi izliyorlardı ama odada görünen tek bir kişi vardı o da Fırat ağaydı. Her iki oğlu uyuyordu ancak minik kızı uyanmış babasına bakıyordu, ilk göz göze geliş anıydı bir baba ve kızın sonsuz aşkının kurulmasıydı. Böylesi bir güzelliği olmadığını düşünmüştü Rüzgâr sarı saçlı cam gözlü bir kız kendi kanını taşıyan canını taşıyan bir evlat yanında Sahra'yı öyle çok hissediyorduki konuşmaya başlamıştı oysa yalnız olduğunun gerçeği ile karşılaşmadan önce; "Prensesimiz çok can yakacak gibi Sahra güzelliği tamamen sen, şu hareketlere baksana senin gibi asi olacak demek ki" hiç bir ses gelmeyişi canını sıkmıştı; "Sahra" dedikten sonra kapıya dönmüştü kimse yoktu yoğun bakımda bebekler ve kendi dışında kimse yoktu, başını tekrar bebeklere çevirdiğinde cam kapı açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
Aktuelle LiteraturYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...