Tarifsiz acı!

16K 860 69
                                    

Bölümü okurken dinlemenizi tavsiye ederim belki benim hissettiklerimi sizde hissedersiniz..

Aradan geçen bir haftanın sonunda İstanbul'un kalabalıklığı Sahra'yı boğumaya başlamıştı, doğduğu ve büyüdüğü şehri fazlasıyla özlemişti üniversite eğitimi alırkende hep bir yanı eksik gibi hissederdi boğulurdu. Sabah uyandığında içinde koca bir sıkıntı olmuştu, yataktan güçlükle doğrulup gerneştiğinde artık eskisi kadar atak değildi gün geçtikçe karnı büyüyordu. Sağına doğru döndüğünde Rüzgâr hâlâ uyuyordu, Sahra yavaşça yataktan kalkıp giyinmeye başlamıştı. Bugün kesinlikle gitmek istiyordu, içinde tuhaf bir sıkıntısı vardı babası ile görüşmek istiyordu, onun dışında Şehzade özlemişti binemesede en yakın dostu ile konuşmayı özlemişti. Hatun hanımı özlemişti, annesinden sonra ilk kez birini anne olarak görüyordu. Her gün telefonla konuşsalar bile burnunda tutmuştu, üveyde olsa kız kardeşinin düğününe az kalmıştı üstelik üç gün sonra arifeydi. Bayram kapıya gelmişti, şimdi konakta tatlı telaş vardır bunu düşündüğünde Sahra o tatlı telaşta konakta olmak istemişti.

Sahra giyinmiş bir şekilde, berjer üzerine oturmuş ve Rüzgâr'ın uyanmasını beklemeye başlamıştı, bebekler hareket ettiğinde içinde tuhaf bir mutluluk olmuştu ilk kez böylesi bir duyguyla yüz yüzeydi. Hareket ediyorlardı; "Sizde sıkıldınız değil mi? Ama baba uyanmıyor" bir yandan karını okşuyordu; "Eminim ki çok dar alandasınız ama zaman hızlı geçiyor bebeklerim sizleri kucağıma alacağım günü iple çekiyorum" bebekleriyle konuşurken sevdiği adamın uyandığını dahi fark etmemişti.

Rüzgâr neredeyse parmak uçlarında yürüyecek sessizlikte yürümüş ve Sahra'nın ayak dibine dizleri üzerine çökmüştü. Elini genç kadının elinin üzerine koyduğunda Sahra gülümseyerek bakmıştı, Rüzgâr yavaşça eğilip dudaklarını belirgin karının üzerine dayamıştı; "Annenizde bende sizi dört gözle bekliyoruz büyüyün yavrularım" Sahra boşta olan elini Rüzgâr'ın başı üzerine koymuştu.

"Büyüyorlar sevgilim bugün ilk kez hareketlerini hissettim"

"Tekme attıkları zamanda gelecek çöl gülüm"

"O günü iple çekiyorum Rüzgâr"

"Siz neden erkenden hazırlandınız?"

"Dönmek istiyorum"

"Bilet bulabilir miyiz? Bilmiyorum çakır gözüm"

"Rüzgâr ne yapıp edip bul, içimde tuhaf bir sıkıntı var üstelik konaktaki herkesi özledim. Boğuluyorum bu şehirde"

"Tamam Sahra'm bulacam bir şeyler, sen asma yüzünü yeterki" dedikten sonra giyinmek için dolaba yönelmişti.

Beraber odadan çıktıklarında Dilan kapıyı gözleri dolu dolu açmış ve dışarı çıkmıştı. Sahra ne olduğunu anlamak için baktığında bir şey olmadığını söyler bir bakış atmıştı ama vardı. Her beraber salona indiklerinde, kahvaltı masası hazırdı. Hep beraber masaya geçtikleri sırada Rüzgâr'ın telefonu çalmış ve açmıştı, duyduğu şey karşısında olduğu yerden kalkıp yürümeye başlamıştı. Masadan uzaklaşmak istiyordu, kapıyı açıp dışarı bahçeye çıktığında derin bir nefes alıp sormuştu; "Ne zaman" demişti güçlükle.

"Ağam bu sabah haberi geldi"

"Neden peki"

"Ekrem ağa bayadır rahatsızmış ama pek söylemiyormuş. Bu sabah çalışma odasında yerde yatılı bir vaziyete bulmuşlar, hemen doktor çağırsalarda geç kalınmış ağam başınız sağolsun" dediğinde Rüzgâr yutkunamamıştı, sevdiği kadına nasıl diyebilirdi baban Dıla'sına kavuştu diye.

Genç kadının içindeki sıkıntının nedeni ortaya çıkmıştı işte, bu acının telafisi yoktu söylecek sözüde. O sıra anlamıştı Dilan'nın gözlerinin dolu olmasını haberi ilk o almıştı. Uzun bir süre sessiz durmuştu, çok iyi biliyordu bu acıyı Rüzgâr. Gözleri dolmuştu ama şimdi en güçlü olması gereken zamandı; "biz hemen geliyoruz" demişti buruk bir ses tonuyla.

Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin