Genç kadın gözlerini açtığında güneş çoktan gök yüzünde yerini almıştı ağır bir şekilde sağına doğru döndüğünde ise bu ara en çok yaşadığı şeyle karşılaşmıştı kocası yine yoktu yatakta. Hamilelikten sonra erken kalkmaları son bulmuştu aslında kalktığı saate erken bir saattı ancak eskisi gibi şafak sökerken kalkıp at bilemiyordu. Bu ara ata binmeyi çok özlemişti ama karnı git gide büyürken bebeklerine bir şey olmasından korkuyordu. Yatağın içerisinde oturur hale geldiğinde elini saçına atmış ve esnemeye başlamıştı o esnada odanın kapısı açılmasıyla kapanması bir olmuştu sevdiği adam tam karşısında duruyordu; "Günaydın çöl gülüm" yanına yaklaşmış ve ağırlığını yatağa vererek oturmuştu.
"Günaydın mağara adamı artık hep yalnız uyanıyorum"
"Biliyorum bensiz yapamıyorsun sevgilim ama çalışan bir eşe sahipsin"
"Hemen şımar hiç geciktirme"
"Güzeller güzeli karımızada mı şımarmak yasak"
"Evet yasak" genç kadın başını sola doğru çevirmişti küçük bir çocuk gibi iki kolunu bağlamış bir şekilde.
"Güne yine alıngan uyandık galiba" elini Sahra'nın karnını üzerine koymuş ve seviyordu.
"Olabilir" yaklaşıp sevdiği kadına sarılmış ve ipek saçlarından öpmüştü.
"Benim güzel karım, alıngan karım, biricik annemiz bu alınganlığı İstanbul'dan sonraya bıraksak" dediğinde genç adam hızla dönmesine neden olmuştu Sahra'nın aklından çıkmıştı şehir dışına gitmek.
"Ben unuttum" yüzü düşmüştü.
"Bebeklerden dolayı unutmuşsundur sevgilim şimdi yataktan kalkıyoruz güzel sıcak bir duş alıyoruz. Sonra senin ve prensesimin karnını doyuruyoruz"
"Orada sadece prenses yok babamız prenslerimizde var"
"Onlarında karnı doyuyor hemen yola çıkıyoruz uçağa az kaldı hadi güzelim kalk"
"Of gitmesek olmaz mı?"
"İstemiyorsan sorun değil"
"Ama onuncu yıl balosu"
"Senden önemli değil" desede genç kadın hissetmişti Rüzgâr'ın gitmek istediğini birden bire kalkmıştı.
"Hadi kalk hazırlan yetişmemiz gereken bir uçak var" Rüzgâr sevdiği kadının anı değişen ruh haline hâlâ alışamamıştı açıkçası alışılacak gibi değildi. Her yeni gün yeni bir Sahra ile karşılaşıyordu, bazı zamanlar onu gülerken ağlar vaziyette buluyordu.
Sahra kendini ılık suyun tatlı kollarına bırakırken Rüzgâr odanın içindeki valizleri dışarı çıkarmıştı. Ağasının elindeki valizleri gördüğünde Resul koşup almıştı, merdivenleri hızlı bir şekilde ağasından önce inip arabaya yerleştirdi. Gelin ağası kahvaltısını yaptıktan sonra havalimanına bırakacaktı, Dilan sevgilisi gelmediğine mi üzülsün yoksa en yakın arkadaşı olmuş olan yengesinin bir hafta burada olmayışına mı üzülsün kararsız bir şekilde hatta birazda karaları bağlamış bir şekilde salonda köşede oturuyordu. Geçen haftada üniversite sınavına girmiş ve korkuyla sonucu beklemeyede başlamıştı bir yandan. Bunun nedeni abisinin ona söylediğiydi eğer bir bölüme yerleşemezse evlendirilecekti üstelik sevdiği adam ile değil sevmediği belkide yaşça kat ve kat büyük biriyle.
O sıra Rüzgâr salona girmiş ve kız kardeşinin düşünceler daldığını görmüştü salon penceresinden dışarıya bakar vaziyette. O esnada bacısının neredeyse hiç İstanbul'a gitmediğini fark etmişti hep bu konaktaydı. Yaz tatillerinde arada yazlık evine giderlerdi onda bile sayısız korumalarla gezerdi. Kendi içinden iç çekmişti ona çocukluk bile yaşatmadık diye, doğruydu yaşatmamışlardı, hep olgun ve büyük davranmak zorundaydı. Yengesine kaba ve ergenliğin verdiği yetkiyle sert davranması dışında her şeyini elinden almışlardı. Dilan oturduğu yerden dışarıya izlerken, Rüzgâr dışarıyı seyreden kardeşine dalmıştı. Öyle bir dalmışlardıki Sahra her ikisini izlediğini dahi fark etmemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
General FictionYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...