Çileden çıkmış hormonlar

20.8K 1K 118
                                    

Her kitabımda yaptığım gibi 50k olunca yeni bölüm yazar ve atarım yazar çıldırmış olmalı :) o zaman 50k olma şerefine gelen gün içinde üçüncü bölümümüz gelmiş bulunmakta.

Keyifli okumalar dilerim :) o zaman haydi yorumlarınızla şenlensin buralar..

***

Yürüyüş bitmiş ve eve dönüş yoluna girmişlerdi, Dilan yengesinin yeni halinden fazlasıyla eğleniyordu. Yürüyüş boyunca çeşit çeşit yemekleri hayal ediyordu ve bunu balandıra balandıra anlatıyordu; "Ay Dilan akşama içli köftemi yapsak" demişti gözleri parlayarak.

"Yenge yol boyunca bu otuzuncu yemek hayalin"

"Ama bebeklerim istiyor" Dilan sarmıştı yengesini elini karnına koyarken.

"Desene bu bebekler tosun olacak"

"Halası bebişlerime tosun demesene üzülüyorlar"

"O annemiz çoktan savunmaya geçti, yenge çok şımartma baş edemeyiz"

"Şımarsınlar Dilan sağlıklı olsunlarda"

"Yarın doktor kontrolün var değil mi?"

"Evet çok heyecanlıyım bebeklerimin kalp sesini duymaya" eliyle okşamıştı bebeklerini gülümserken.

"İnşallah bizde Serhat'la böyle heyecanla bekleriz"

"İnşallah, e ne yapıyormuş beyefendi"

"Finalleri başladı telefonu kapalı aklım onda"

"Çalışıyordur kuzum"

"İnşallah çalışıyordur yenge yoksa onun başkalarına bakan gözlerini oyarım"

"Dilan seni çok seviyorsa yapmaz bunu aklından geçirme sevdiğin adama güven"

"Güveniyorum yenge ama yinede korkuyorum"

"Korkma kalbini temiz tut!"

"Tutuyorum yenge ama aklından bile geçirirse onu karpuz gibi parçalarım"

"Ay dilan şöyle buz gibi karpuz mu yesek"

"Yenge bu konudan nasıl yemeğe bağladın"

"Ben hamileyim herşeye bağlarım. Kendimden korkuyorum ya acaba diğer hamilelerde benim gibi mi?"

"Bu kadar yakından hamile tanımadım ama bende korkuyorum bir gün yerken patlarsın diye"

"Aşk olsun bana balon gibi mi oldun demek istiyorsun"

"Hiç öyle der miyim ben hiç yengem! Söyle şu hormonlarına dengesi şaşmasın"

"Ben yapmıyorum ki" yine düşmüştü yüzü, yürüyüş boyunca yanlarından geçen insanlar Sahra'ya bakıyordu. Merak ediyorlardı Dilan'ın yanındaki bu gizemli güzeli kimsenin aklına Sahra olduğu gelmiyordu.

Konağa girdiklerinde Sahra'nın bu alışılmamış yeni hali Dilan için eğlenceli gelmeye başlamışlardı. Dilan odasına çıkarken Sahra mutfağa girmişti; "Hoşgeldin gelin ağam bir isteyin var mı?" Demişti Serap.

"Karpuz var mı canım çok istiyor"

"Var hemen keseyim gelin ağam" Sahra bir yandan kendini yorgun hissediyordu.

"Serap odama getirir misin ayaklarım çok şişti"

"Olur gelin ağam ayaklarınızada şöyle sirkeli soğuk su yaparım iyi gelir"

"Sağolasın Serap" dedikten sonra odasına çıkmak için ağır ağır ilerlemeye başlamıştı.

Merdivenler bittiğinde sanki cennete gelmiş gibi odasına çıkmıştı kendini yorgun ve uykulu hissediyordu. Odaya girdiğinde kendini koltuğun üzerine bırakmıştı, ayaklarını uzattığında uykunun tatlı kollarına bırakmıştı kendini. Genç çalışan kapıyı tıklatıp içeriye girdiğinde Sahra'nın uyuduğunu görmüştü. Karpuzu sehpanın üzerine bırakıp, kenarda duran pikeyi üzerine örtmüş ve sessizce odadan çıkmıştı. Genç kadın uzun süredir uyuyordu uyandığında sehpa üzerindeki karpuzu görmüş hemen almıştı, karpuzunu zevk ile yerken kapı açılmış ve Rüzgâr içeriye girmişti ve karısını bıraktığı gibi bulmuştu hâlâ bir şeyler yiyordu, ağzı dolu dolu konuşmuştu Sahra; "Hoş geldin hayatım" demişti karpuzu ile aşk yaşarken.

"Hoş buldum canımda şu anda karpuzla yaşadığın aşkı kıskanmamak elde değil bana böyle bakmadın" demişti genç adam muzip bir şekilde.

"Kıskanma sevgilim onu yiyorum seni seviyorum"

"Beni de yersin diye korkmuyor değilim" demişti kahkaha atarken. Bu kahkahasına Sahra omzuna vurmuştu.

"Kocaya el kaldırmak ha gel bakım sen buraya" elindeki karpuz tabağını alıp kenara koymuştu karısını gıdıklamaya başlarken, şen kahkaha sesleri odayı, konağı ve belkide dünyayı daha güzel hâlâ geliyordu.

"Rüzgâr çatlayacam bir daha vurmam diye söz vermemi bekliyorsun ama yine vururum"

"Demek vuracaksın" devam ediyordu kahkahaya o sıra Rüzgâr durmuş ve gülüşünden öpmüştü Sahra'yı kucağına almış ve saçlarını okşuyordu o sıra elini genç kadının karnına götürmüştü; "Çocuklar bu deli annenizden ne yapacaz" dediğinde sevmeye devam ediyordu.

"Bebeklerimin kafasını bulandırma hem anneye deli denmez"

"Ama babaya vuruyorsunuz küçük hanım"

"Bebişlerim siz kapatın kulağınızı"

"Hak etmesen vurmazdım"

"Birde ben mi suçluyum"

"Evet sen suçlusun" aralarındaki tatlı sürtüşmeler iftara kadar sürmüştü, ezanın okunmasına dakikalar varken beraber inmek için odadan çıkmışlardı masada yok yoktu, hep beraber masaya geçtiklerinde Sahra masada önünde içli köfte görmüştü şaşkınlıkla etrafa bakarken Dilan'nın ona göz kırptığını görmüştü, genç kız yengesinin sayıklamasına hediye olarak yaptırtmıştı.

Ezanın okunmasıyla herkes su içerken o direk içli köfteden bir tane alıp ısırmıştı. O kadar iştahıydıki herkes durmuş onu izliyordu. Yemekler bitmeye gelmişti ama genç kadın çatlayacak kadar yemişti ve hâlâ yemek istiyordu. Güçlükle yemek masasından kalkıp koltuğa geçmişti, genç adam karısının çatlamasından korktuğundan soda istemişti hizmetlilerden. Bir dediği iki olmadan gelmişti, genç kadın istemeye istemeye içmişti ve iyi gelmişti. Hatun hanım televizyona dalarken, konağın erkekleri yine kendine bir konu bulmuştu. Sahra koltuğun üstünde uyuklamaya başlamıştı, belli etmemeye çalışsada ama oturduğu yerde öylece uyumuş kalmıştı. Rüzgâr karısının bu haline daha fazla dayanamayıp kucağına almıştı ve odaya taşımak üzere yürümeye başlamıştı. O sıra Sahra'nın sayıkladığını duymuştu; "dondurmalı irmik ay çok güzel, tel kadayıf oy ne güzel sünüyor. Baklava mis gibi fıstık kokusu" rüyası bile yemekle ilgili olduğu için gülmeye başlamıştı. Yatağa yatırdığında üstünü değiştirmeye kalkacaktı, ancak uyanacağından korkmuştu yanına sessizce uzanmıştı.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ağlama sesi duymuştu Rüzgâr panikle uyanmıştı ve ağlayan karısıydı; "Ne oldu aşkım neden ağlıyorsun" demişti genç adam korkuyla bir yeri mi ağrıyordu.

"Tel kadayıfımı yemiştin bir tane bile bana bırakmamıştım inanıyorum sana Rüzgâr insan hamile karısını düşünmez mi?"

"Hayatım evde tel kadayıf yokki nasıl ben yemiş oluyorum"

"Gördüm yedin işte gözümün içine baka baka yedin"

"Aşkım o sadece rüya ben hiç öyle şeyler yapar mıyım?"

"Yapma"

"Hadi ağlama sen bak bebeklerimizde üzüldü"

"Özür dilerim bebişlerim ben böyle bir değilim siz beni bu hale soktunuz o yüzden beni affedin." Bir yandan yatağa yaslanıyordu iki eli karnının üzerinde. Rüzgâr elini uzatmıştı ellerinin üzerine ve bu yeni Sahra'ya nasıl alışacaktı çok kararsızdı. Genç kadın kocasının elinin verdiği huzurla tekrar uykuya dalsada Rüzgâr bebekleri hissetmeye çalışmıştı ve konuşmaya başlamıştı.

"Anneniz normalde bu değil, çok güçlü, sert bir kadın ama siz çıka geldiniz ve değişti. İyi ki geldiniz bebeklerim ama anneniz beni her an yiyebilir" demişti baş parmağıyla severken. Ağır ağırda olsa genç adam karısından sonra uykuya teslim olmuştu. İkiside rüya görmeye başlamıştı o esnada ve her iki rüyada aynıydı, üçüzler büyümüş ve avluda birbirlerini kovalıyorlardı. İkiside uyumasına rağmen yüzlerinde güller açıyordu...

Yeni bölüm geldi :) keyifli okumalar

Bölüm beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın sizleri çok ama çok seviyorum :)

Esen kalın, aşkla kalın ve en önemlisi benimle kalın :)

Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin