Bir anda eğlence son bulmuştu az önce konağa düğün alayı gelmişken şimdi o eğlenceden mutluluktan eser kalmamıştı, matem havası herkesi esir almıştı birazdan cenaze çıkacakmış gibi duruyordu. Aslında çıkacaktı ama ölmüş bir beden değil yok olmuş öldürülmüş bir aşk çıkacaktı, düşünülmeden söylenen sözlerin ve hareketlerin sonucu çıkıp gideceklerdi omuzda dillere destan olan aşkın nasıl yok edildiği söylenecekti böylesi bir aşk bir daha görülmeyeceğinide ekleyerek belkide kazanan gönül yarası değil aşk olacaktı bilinmezdi ucu açık matematik sorusuydu. Ama bir adam belkide günlerce, aylarca ya da yıllarca keşke dilin kemiği olsaydı diyecek ve söylenecek sözleri bir kez olsun düşünerek söylenmesi gerektiğini anlayacaktı ve bunun acısını sonsuza kadar yaşayacaktı.
***
Sahra hatırladığı andaydı ve şimdiye tekrar dönemiyordu hapis olmuş gibiydi. Bedeni kasılıyordu yere dizleri üzerine düşmüştü her an bayılacak gibi duruyordu, o sıra Rüzgâr omuzlarından tutup kaldırmıştı ve sesiyle genç kadını kendine bakmasına sağlamıştı; "Sahra bana bak, ben buradayım! bebeklerimiz burada" dediğinde o sıra genç adamın yüzüyle beraber o güne tekrar dönmüştü, yüzüne inen tokattın acısını tekrar hatırlamıştı. Üzerine fırlatılan fotoğraflar, söylediği sözler kalbindeki acıyı tekrar hissetmişti gerilmişti bedeni, gözleri dolu doluydu ve gözlerini Rüzgâr'dan ayırmıyordu genç adam hâlâ hatıradan çıkamadığını düşünüyordu bebeklerini kaybetme korkusu onu bu hale getirdiği düşüncesindeydi ancak asil olan Sahra her şeyi hatırlamıştı hücrelerine kadar işleyen aşkı ve nefreti bununla beraberinde elini kaldırdığı gibi genç adamın yüzüne indirmişti. Bu hareketiyle herkesin şaşkınlık sesi yankılanmıştı ve Hatun hanım anlamıştı gelinin her şeyi hatırladığını. Aynı zamanda Rüzgâr'da anlamıştı sevdiği kadının artık her şeyi hatırladığını sevinçle çakır gözlü çöl gülünü kendine çekmiş ve sıkıca sarılmıştı ama Sahra put gibi durmuş tepki dahi vermemişti gözlerinden inen yaşla birlikte onu iteleyerek. Tüm gücünü oraya kullanmış gibiydi sendelemişti ama yinede dik durmuştu omurgası bile isyan ediyordu yeter sahip zorlama bu kadar ikimizde ama artık genç kadının hükümdarı kalbi değil aklıydı. Keskin gözlerinden akan yaşların arkasında aşkın kırıntısı yoktu sadece nefret vardı; "çöl gülüm" diye bilmişti aşiret ağası peşinden duyacaklardan bir haber.
"Hayır Fırat ağa Sahra Verda Kozanoğlu! O soyadına dahi laik görmediğin Kozanoğlu!" Demişti her şeyi hatırladığını en büyük kanıtıydı işte bu cevap.
"Sahra kızım yapma" demişti gözleri dolu dolu titreyen dudaklarla Hatun hanım.
"Hatun ana neyi yapmayayım! Ben bu konaktan karnı burnunda yüzünde tokat kalbinde binlerce kırık cam parçası ile çıktım! Neyi yapmayayım de bana DE ANA DE"
"Sahra kızım haklısın ama yine adı gibi kanı çağladı deli deli aktı, aklından çok erkekliği olarak baktı"
"Ana söyle bana nasıl unutayım söylediklerini kanı çağladı diye boyununa mı sarılayım nasıl affedebilirim ana ben bu konaktan giderken o artık helalım değil demişti şimdi ben diyorum artık ana BEN SENİN HELAL'IN DEĞİLİM FIRAT AĞA BOŞA BENİ!"
"Sahra yapma sevgilim" yavaşça yaklaşmaya çalışıyordu Rüzgâr bu yaptığı hareket daha kötü yapacağını düşünmeden yapmıştı, Sahra'nın kolunu tutmuştu.
İteklemişti Sahra hızla; "Bana sevgilim demeyi kes Hanzadelerin büyük oğlu ben artık senin helalın değilim unuttun galiba" demişti sesindeki nefrettin tinisi yükselerken burnundan verdiği nefes ile boğadan fark kı yoktu ve haklıydı.
"Sahra yalvarırım yapma"
"Neden yap mıyım sen beni dinledin mi hayır?"
"Sahra kim olsa aynısını yapardı"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
General FictionYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...