Merdivenlerden çıktığında annesi ile göz göze gelmişti hiç bir şey söylemeden odaya girip kendi yatağına yatırmıştı bu gizemli kadını, yüzünü ölesiye merak ederken. Üstünü örtükten sonra odadan sessizce çıkmıştı, annesinin endişeli ve meraklı bakışlarına cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı: "Mezarlıktaydı anne gelinin korkmana gerek yok kaçmamıştı" demişti bıkkın bir ifadeyle aslında Hatun hanım kaçmasından korkmamıştı, başına bir iş gelmesinden korkmuştu.
"Mezarlıkta mı?" Şaşkındı Hatun hanım.
"Evet annesinin mezarının üzerinde baygın buldum" dediğinde bu yük her ikisi içinde ağırdı ve Sahra'yı yıkmıştı: "Belkide sevdiği vardı" diye iç çekmişti, kendi içinden ve birden bire üzülmüştü nedensizce.
"Ah benim güzel kızım" yaşlı kadının istemsiz gözleri dolmuştu. Rüzgâr annesini anlamıyordu neden bu kadar iyidi onun için.
"Anne sanki Sahra senin için halamın kızından daha farklı sanki kendi canınmış gibi sevmeni anlayamıyorum" dediğinde Hatun hanım sinirlenmişti.
"Farklı çünkü oğlum şu ömründe onun gibisini görmemiş olacaksın. Dıla öldükten sonra hem okudu hem kardeşine baktı üvey annesine eyvallah etmedi. Allah razı olsun Ekrem ağadan, Dıla öldü diye onları unutmadı yeni karısından hep kızını korudu kolladı"
"Sen bunu nereden biliyorsun anne" diye sormuştu Rüzgâr merak ediyordu.
"Dıla'ya çocukken verdiğim sözü tuttum bırakmadım peşini sessizce bir hayalet gibi takıp ettim ve izledim" demişti ve salona geçmek için merdivenlerden inmeye başlamıştı.
Rüzgar olduğu yerde durmuştu ve annesinin dediklerini düşünmüştü, ağa kızı olması onun çile çekmediği anlamına gelmiyordu işte şımarık bir kız çocuğu değildi. Yaşadıkları onu bu kadar güçlü kılmıştı, sert görünümü onun zırhıydı hanım kız gibi davrandığında kendini güçsüz hissedeceğini de anlamıştı. Kalbi ve bedeni yaralı bir kadını seçmişti kendine eş olarak düşüncelerinden sıyrılıp odaya geri dönmüştü üzerine bir şeyler geçirip gerisin geri çıkacakken Sahra'nın sesini duymuş ve ona dönmüştü sayıklıyordu; "Korudum anne oğlumuzu" uykusunda ağlamasına üzülmüştü Rüzgâr sessizce çıkmıştı odadan belli ki uzun zaman sonra görmüştü annesini rüyasında, onu uyandırıp annesine kavuşmasını engellemek istememişti.
Merdivenlerden aşağı indiğinde annesi koltukta oturmuş gazetelerini okuyordu bir yandan yemek masasına kahvaltı hazırlanıyordu. Konak çalkalanıyordu bir yandan bunu da adı gibi biliyordu gerdek gecesinin sabahı gelin ağalarının evden kaçar gibi gitmesini konuşuyorlardı. Annesi onu fark ettiğin de ayağı kalkmış ve masaya oturmak için adım atmıştı, Rüzgar baş köşeye oturmuştu, o esnada Sahra fırlar gibi kalkmıştı yattığı yerden daha sonra nerede olduğunu anlamaya çalışmıştı. Rüyası o kadar gerçekçiydi ki annesinin gidişini yine tutamamıştı. O esnada korkuyla etrafına bakmıştı mezarlıkta değildi odadaydı, kim bulup getirmişti onu. O an içine bir korku daha gelmişti eli yüzüne doğru giderken sonrası yüzünde peçesini bulduğunda derin bir nefes almıştı.
Yataktan çıktığında kendi odasında olmadığını fark etti, aslında dün evlendiğini tekrar hatırladı. Bunu hatırlatan parmağındaki halkaydı aslında, aynada yüzüne baktı akan sürmesini temizledikten sonra odadan çıkmıştı ağır ağır merdivenleri indikten den sonra çok zorlanmadan salonu bulabilmişti. Kahvaltı masasında ana-oğul konuşmadan kahvaltılarını yapıyorlardı; "Günaydın" dediğinde ikiside başını kaldırmıştı bu sabah konakta kimse yoktu belli ki Rüzgâr'ın kardeşleri daha uyanmamış da olabilirlerdi veya Sahra'yı istemediklerini belli etmekti amaçları.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Rüzgârı - Hanzade Serisi 1 (Tamamlandı)
Tiểu Thuyết ChungYıllar çöl kumlarını rüzgarla savurup günümüze kadar getirmişti geçmişin izlerini, iki düşman aile ve bulanık suları durulmuş bir dava. İki aşık birbirine kavuşmak için herşeyi göze almışlardı ve zaman tekerrür ibaret olduğunu yine ispatlamıştır. H...