- Onur, şu imajını toparlamak için bir şeyler yapmak zorundayız, menajerin ve arkadaşın olarak kesinlikle o sabah haberlerine devam etmeni istemiyorum. Yüzün yıpranıyor, o kanalın logosuyla yanyana göründükçe..Onur kahvesinden bir yudum alıp sıkıntıyla etrafa bakındı. Kendisine ilgiyle bakan tombik bir erkek çocuğa gülümseyip el salladı. Eskiden olsa etrafındaki herkesin bakışları üzerinde olurdu. İmza isteyenler, gündem hakkında konuşmaya çalışanlar, telefon numarasını vermek isteyen hoş kadınlar.. Ama şimdilerde insanlar en fazla beğenmez bakışlar atıp başlarını çeviriyorlardı. Menajeri haklıydı, bu böyle devam edemezdi..
- Ne yapayım Gülay? İşsiz kalamam. Kendimi geçindirecek bir iş yapsam bile her ay ödediğim nafakalar ve çocukların masraflarının altından kalkamam. Hem köşe yazarlığı ayarladım, seni sevindirecekse.. Yeterince saygın değil mi?
- A aa.. Hangi gazete? Benim neden haberim yok?
- Mektup Gazetesi..
- Ahha!.. Hangi köşeyi tuttun? Şiir köşesi mi yoksa malum sorulara malum cevaplar köşesini mi?
- Astroloji köşesi canım. Burcun neydi senin?
- İkizler..
- İkizler burcu üç vakte kadar çok sevdiği bir arkadaşı tarafından terk edilecek..
- Ya ya.. Eminim.. Sen bensiz üç adım gidemezsin. Her neyse, Mektup Gazetesi'ndeki köşe yazarlığı yeterince saygın olmayabilir.
- Ama yeterince para verecekler. Onu bunu boşver, benim daha berbat haberlerim var, seni sabah sabah karga kahvaltısını etmeden çağırmamın sebebi..
- Yine birini hamile mi bıraktın?
- Saçmalama Gülay, ben ciddiyim. Mesele Ezgi..
- Neden ben saçmalıyormuşum? Ezgi'nin annesini de zamanında hamile bırakmıştın.. İşte sana yol, su, elektrik, olaylı bir boşanma, yerlerde sürünen imajın ve astronomik bir nafaka olarak geri döndü.
Onur, parmaklarını açık kumral saçlarının arasından geçirirken derin bir of çekti.
- O Meral denen... Her neyse işte, o hanımefendi, Ezgi'yi bana bırakacakmış.
- Yani?..
- Yanisi, temelli bırakacakmış.. Yurtdışına gidip oyunculuk eğitimi alacakmış..
Onur bir yıl önce boşandığı Meral'den bahsettikçe dilinin ucuna kadar gelen kelimeleri yutmaya çalışıyordu. Gülay ise duyduklarına pek de şaşırmamış gibiydi.
- İyi olmuş, zavallı kızı annesinden daha iyi yetiştireceğine eminim.
- Gülay sen delirdin mi? Kız daha üç yaşında, anne kuzusu.. Hafta sonları aldığım zamanlarda bile hemen o kadını özlüyor. Annemlerden de böyle bir sorumluluğu üstlenmelerini isteyemem. Tek başıma hiç yapamam. Ben ne anlarım çocuk yetiştirmekten?
- Ne demek ne anlarım? Senin tam üç tane çocuğun var, biraz sorumluluk alman gerekmiyor mu?
- Daha önce böyle bir sorun olmamıştı ki. Bengü oğlanlara gayet güzel bakıyor. O yoğunluğa rağmen mükemmel iş çıkarıyor. Hiç bana yansıyan bir durum olmadı bu zamana kadar.
- Peki ne yapacaksın?
- Bilmiyorum, tam zamanlı bakıcı falan tutarım herhalde.
- Tek başına bakıcı mı büyütecek çocuğu. Bence bir anneye ihtiyacı var.
- Hmmm. Tabii..
- Beni ciddiye al dostum. Ben de seninle bunu konuşmak istiyordum. Senin evlenmen lazım. Magazin ortamlarının dışından, saygın, anaç görünümlü, sana bir aile babası imajı kazandıracak bir kadınla evlenip, çapkınlığa, gece turlarına, mekanlarda basına kadınlarla samimi görüntüler vermeye son vermek zorundasın. Üstelik bu son olacak. Üçüncü bir sefer boşanamazsın. Aksi halde seni hiçbir şey kurtaramaz.
- Aha.. Dur tahmin edeyim. Sen böyle saygın, anaç, falan bir kadın tanıyorsun..
Gülay fincanın dibinde kalan kahveyi içip fal bakıyormuş gibi inceledi.
- Evet, uyuz burcunun bugünkü falına şöyle yazabilirsin..
- Uyuz?
- Senin burcun işte.. Üç vakte kadar en sevdiğin ve en değerli dostun tarafından müstakbel hayat arkadaşınla tanıştırılacaksın..
😂😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...