Neşe korkunç bir şeyler olduğunu gittikçe daha fazla hissediyordu. Hayır, bu adamdan hoşlanmaması lazımdı, hayır, hayır, hayır... Ah! Ama maalesef evet.. Buna engel olamazdı ki. Peki nasıl aynı evde yaşayacaklardı? Birbirlerini karşı cinse karşı korumayı düşünürlerken birbirleri için karşı cins mi olacaklardı? Gerçi Onur'un pek umurunda değil gibi görünüyordu ama ona da güven olmazdı ki.. Nasıl görünmek isterse öyle görünürdü ne de olsa.. Tıpkı kendisi gibi..Bu arada etraflarında beliren birkaç koruma, kendisine bakan adamlara gözdağı verircesine kollarını kavuşturup öylece dikildiler. Neşe şimdi kendini daha rahat hissediyordu. Onur'dan uzaklaşabilirdi artık. Ama uzaklaşmak içinden gelmiyordu. Genç adam kızı hem korkutuyor hem de mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Kendini büyük beyaz köpekbalığı etrafta dolaşırken bir kaya parçasının üstünde mahsur kalan gariban sörfçü gibi hissediyordu. İşte tehlikeli sularda yüzmek böyle bir şeydi.
Garson'un getirip masaya bıraktığı süslü püslü bardağın içindeki renkli sıvıya merakla baktı Neşe.
- Bu ne ki?
- Alkolsüz bir şeyler getir demiştim. Benimki soda, seninki de meyve kokteyli falandır.
Genç kadın masadaki çerez ve patlamış mısır kaselerine elini uzatmamak için kendiyle savaş verdikten sonra hazır meyve sularından yapıldığı düşünülünce onlardan daha zararlı olması kuvvetle muhtemel içeceğinden bir yudum aldı. Çocukluğunda çiğnediği sakızları hatırlatan tadı hoşuna gitmişti.
- Dans etmek istiyor musun?
- O kalabalıkta mı? Hayır..
- Bak şuradaki kızlar localarında dans ediyorlar.
- Ama onlar üç kişi. Ben tek başıma oynayamam deli gibi. Akşamları kızlarla dans ediyoruz evde. Kurtlarımı dökecek ortamım var yani..
Konuşurken seslerini duyurmak için birbirlerinin kulaklarına uzanırken yanakları arada küçük küçük temas ediyordu ve her seferinde kızın teninde bir elektriklenme oluyordu. Onur da aynısını hissediyor muydu acaba? Hele ki son söyledikleri üzerine genç adamın genizden gelen kahkahası karnının içine alev topu gibi düşmüştü.
- O halinizi görmek isterdim.
- E göreceksin zaten. Yani planımız öyle ya..
Onur, Neşe'ye yaklaştıkça cayır cayır yandığını hissediyordu. Elindeki sodayı içmek yerine başından aşağı dökesi vardı. Bir de kız yakında birlikte yaşayacaklarını hatırlatınca iyice yerinde duramaz hale geldi. Hislerini yüzüne yansıtmamak için gittikçe daha fazla çaba harcaması gerekiyordu. Ama neticede başarıyordu.
- Ben akşamları genellikle evde olamayabilirim. Tabii eğer ana habere geri dönebilirsem..
- Ah Onur, hiç dert etme. Bence kesinlikle başaracaksın. Sen hak ediyorsun.
Bir an birbirlerinin yüzünü görmek için geri çekildiler ve bakışları birleşti. Onur kendini mükemmel hissetmişti ve Neşe de bulutların üstünde gibiydi. O an belki maskelerini düşürebilir, tepkisiz görüntülerinden sıyrılıp hislerini açığa vurabilirlerdi... Onur'un telefonu çalmasaydı..
- Efendim Gülay?
Onur'un güçlükle duyabildiği sevgili menajeri telefondan bas bas bağırıyordu.
- Onur yanındaki kadın kim? Cevap ver çabuk. Bir plan yapmıştık. Çapkınlığın sırası mı şimdi?
- Gülay, kapat telefonu, kapat.. Mesaja geçelim.
- Ya ne mesajı?!..Cevap bekliyorum.. Kim o kadın?..
- .......
Genç adam telefonu kapattıktan sonra ön kamerayı açıp Neşe'yi omzundan kavrayarak kendine çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...