Onur başını kaldırmaya çalıştı, genç kadının yanağından süzülen gözyaşını hissettiğinde telaşlandı da üstelik ama Neşe öyle bir sarmıştı ki bedenini, kurtulmak ne mümkün?.. Onur çareyi Neşe ile beraber doğrulup oturmakta buldu.- İyi misin aşkım?
Neşe erkeğin boynuna gömdüğü başını kaldırdığında yüz yüze geldiler. Yaşlı gözleri, ıslak yanakları ve pembeleşmiş burnuyla öylesine çocuksu bir sevimliliği vardı ki. Genç kadın cevap vermek yerine burnunu çekip eliyle gözlerini kurulamaya çalışıyordu. Onur bir kere daha sordu.
- Bebeğim, neden ağlıyorsun?
- Ben.. Bilmiyorum.. Çok duygulandım sanırım.. Onur, bu iş.. Başta düşündüğümüzden çok farklı bir yere geldi.. Ben.. Sana karşı hislerim.. Başa çıkamayacakmışım gibi geliyor..
- Biliyorum hayatım, ben de öyle hissediyorum ama bu seni, bizi korkutmamalı. Aklım ve kalbim bana bu sefer doğru yerdeyiz diyor. Bak doğru yer neresi biliyor musun?
Onur genç kadının boynuna sarılı ellerinden birini tutup göğsüne, tam kalbinin üstüne koydu.
- Burası..
Sonra kendi elini de genç kadının kalbine dayadı. İçeride kuş gibi çırpınan yüreğinin ritmini hissedebiliyordu.
- Ve burası.. Ben senin kalbinde güvendeyim.. Sen de benimkinde..
- Ama biz daha çok yeni..
Genç adam işaret parmağını kadının öpülesi dudaklarına dayadı.
- Şşşş... Günler, aylar, yıllar bir şeyi değiştirmez. Ruhlar birbirini anlar. Sadece fiziksel bir şey değil bu aramızdaki. Kaderin onca yanlıştan sonra karşımıza nasıl doğru bir kapı çıkardığını görmüyor musun? O kapıyı açtık ve yüz yüze geldik aşkım. Sen ve ben..
Neşe kendini aciz bir çocuk gibi hissediyordu ama kendini tutamadı. Bir kez daha erkeğin boynuna asla bırakmayacak gibi sımsıkı sarıldı.
- Onur gitme n'olur. Bu gece gitme, benimle kal..
- Tamam bebeğim, gitmem. Ben de gitmek istemiyorum zaten.
Sonra, birbirlerini yıllardır görmemiş gibi çılgınca öpüşmeye başladılar. Beklenmedik, yakan kavuran bir duygu seline kapılmışlardı. Sanki bir yanardağ patlamıştı da lavları hızla her yeri kaplıyordu. Neşe her şey son derece keyifli giderken nasıl bu hale geldiğini anlamıyordu, canı yanıyordu, nefessiz kalıyordu, boğuluyordu adeta. Bu üç harfli bir bir felaketti ki kendisi için en rahat ve huzurlu yol olabilecek evliliğini aklını yitirmesine yol açacak, dikenler ve çalılarla kaplı bir patikaya çevirmişti. Bu üç harfli bir iptilaydı ki aynı anda hem cehennemi hem de cenneti yaşatıyordu. Bu üç harfli bir mucize ve bir kıyametti. Bu 'aşk'tı...
Onur koynunda ancak bitkin düştükten sonra uykuya dalabilen kadının saçlarını okşarken dalgındı. Aklını, bir fırtına gibi esip darmadağın eden hisleri kendini uykunun huzurlu kollarına bırakmasına engeldi. Bu kadar etkilenebileceğini hiç düşünmemişti, bu hayatında ilk kez yaşadığı bir duyguydu. 'Üçüncü evliliğini yapmak üzere olan bir adam için ne cehalet..' diye düşündü kendi kendine ve gülümsedi.
Sabah alarmın çalmasıyla uyanan Neşe, bırakın kendini içine gömüldüğü yorgan ve yastıkların arasından kaldırmayı, gözünü açmaya dahi muktedir değildi. Güç bela açabildiği tek gözüyle Onur'u arayan genç kadın, işe yetişmek için daha gün doğmadan kalkıp gitmiş olması gerektiğini bildiği halde sol yanının boşluğuyla hayal kırıklığına uğramıştı. Neşe yüzünü erkeğin kokusuna bulanmış yastığa gömüp, tekrar uyuya kalmamak için içinden üçer üçer yüze kadar saydı, sonra derin bir nefes alıp olabildiğince hızlı, ki buradaki olabildiğince kelimesi ortalama bir kaplumbağadan biraz daha tempolu yürüdüğünü ifade ediyordu, duş almaya gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...