Bölüm 37

27.4K 1.6K 472
                                    


Dönüş yolunda Neşe ablasına milyonlarca soru sorduğu için yeterince huysuzlanamamıştı. Eve gelince Onur, Neşe'ye bir isteği olup olmadığını sordu sonra da kanala gitmesi gerektiğini söyleyip süratle ortadan kayboldu.

- Bak işte gördün mü abla? Hep böyle yapıyor, kaçıyor artık benden, çok mu kilo almışım ki, ay aldatıyor olmasın sakın?

- Neşe, ne saçmalıyorsun sen?

- Sen de mi abla yaa? Kimse anlamıyor zaten beni, deliymişim gibi davranıyorlar.

- Kızım, sen saf mısın? Onur Boran kedi yavrusu gibi ayağına dolanacak adam mı? Aşkından geberiyor ki nazına kaprisine gıkını çıkarmadan katlanıyor.

- Sen nereden bileceksin ki benim kapris yaptığımı? O hain yeğenler beni çekiştirdi değil mi? Yazdım bir kenara.. Resmen uyduruyorlar, hiçbir şeycik yaptığım yok benim.. O Onur olacak da seviyor olsa gidip gidip misafir odasında yatmazdı..

- Onur ayrı odada mı kalıyor? 

- Yok kalmıyor da.. Bazen gidiyor işte..

- Mesela sen fazla şikayet ettiğin zamanlarda mı?

- Evet de.. Ama kalçam ağrıyor benim, bak tam şu nokta, nasıl acıyor anlatamam.. Bir de yatınca şu baldırlarıma kramp giriyor.. Sonra bazen karın üstü yatmak istiyorum..

Ece adeta nefes almadan konuşan kardeşini susturdu..

- Ayy tamam, Allahını seversen Neşe, şikayet denince makineli tüfek gibi saydırıyorsun. Hepimiz çocuk doğurduk, bunlar normal.. Kocan demek ki sen rahat uyu diye elinden geleni yapıyor. Bak, doğurunca hiçbir sorun kalmayacak..

- Ama özleseydi..

- Hey Allahım, hala konuşuyor.. Eee.. Yeğenim nasıl? Ne koyacaksınız adını?

Neşe iki kolunu karnına dolayıp zaten asık olan yüzünü iyice astı. An itibariyle görüntüsünün, istediği oyuncak alınmamış üç yaşında bir çocuktan hiç farkı yoktu.

- Bilmiyorum..

Ece kıyamadı kardeşine, kalkıp sarıldı. Bir eliyle de karnını okşuyordu.

- Küstün mü sen ablaya? Söylediklerim işine gelmedi mi?

- Ay ne küseceğim be.. Sonuna kadar dinleyemiyorsunuz bile, Onurum en azından dinliyor bari..

- Gör işte aşkının derecesini..

................

Uyuşmuş ayaklarını hareket ettirmesi mümkün değildi, oysa başparmağı yanındakinin üstünde kalmıştı ve düzeltemiyor olmak onu çok rahatsız ediyordu.

Karnındaki dokunuşlar da rahatsız ediyordu, ilkinde bilememişti, tam uyuşmadığını zannetmiş, çok korkmuştu.. Oysa acı yoktu, sadece tuhaf ve ürkütücü dokunuşlar.

Gözlerini kapattı bir an, başka bir yerde olduğunu hayal etti.. Şu an birilerinin etini kesip biçiyor olduğunu düşünmemeye çalıştı ama başında dit dit öten monitör, kollarındaki bağlar ve karnındaki tiksindirici dokunuşlar yüzünden konsantre olamıyordu. Bir de üşüyordu, çok çok üşüyordu..

Birden karnına bastırdıklarını hissetti, bunu biliyordu, şimdi onu dışarı çıkartıyorlardı. Kuvvetle bastırıp itti doktor, kaburgaları yerinden çıkacak sandı, ve sonra..

Ağlıyordu, hem de nasıl acı acı ağlıyordu.. O da üşüyor muydu ki?.. Yoksa canı mı yanıyordu?.. Yoksa korkmuş muydu sadece?.. İnsan dokuz ay sımsıcak sarmalandığı bir dünyadan soğuk ve ürkütücü bir ameliyathaneye zorla çıkartılınca birden.. Ağlardı tabii, ağlamaz olur muydu hiç? Kimbilir nasıl korkuyordu annesinden ayrı.. Verselerdi ya bebeğini yanına artık..

EVİN NEŞESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin