Bölüm 19

22.2K 1.8K 347
                                    


Saat gecenin kaçıydı, hiç bilmiyordu. Uyuyan erkeğin güzel yüzünü baş ucu lambasının yumuşak ışığında izlerken, başını yasladığı kolunun uyuşmaya başladığını acıyla fark etti. Uyuması lazımdı, sabah erken eve dönmesi gerekirdi, kızları ihmal edemezdi ama gözlerini kapatmak gelmiyordu içinden. Onur'u  uyandırsa ne olurdu ki? Ama yorulmuştu adamcağız, yazık..

Neşe okuduğu bir yazıda kadınların sadece üçte birinin cinsel ilişki sırasında orgazm olabileceğini okumuştu. Kendisi hiç o şanslı azınlıktan olamamıştı ve bunu ummamıştı da. Cinsellik genç kadın için sevilmek, dokunmak ve dokunulmak, güzel duyguları paylaşmak anlamına geliyordu, doruğa ulaşmayı beceremiyordu ve o zevki libidosu yüksek kadınlara bırakmıştı. Savaş, kendisinin ne gerekiyorsa yaptığını ve ortada bir sorun varsa bunun Neşe'nin eksikliğinden kaynaklandığını söylemişti ve genç kadın buna inanmıştı. Nasıl bir aptal olduğunu ve o ruh hastası adamın lafına nasıl kanıp da kendini yetersiz hissedebildiğiniyse yeni anlamıştı. Son birkaç saat içinde ve bu yatakta..

Onur kesinlikle ve kesinlikle ne yaptığını çok iyi biliyordu. Tabii bu tecrübesinin eski ilişkilerine dayandığı gerçeği Neşe'nin zihnini kurcalamıyor değildi ama ne yapalım, geçmiş geçmişte kalmıştı mecburen.. Kendi geçmişiyse.. Ah, o Savaş nereden çıkmıştı karşısına, nasıl bir gerizekalıydı ki öyle bir yaratığı insan yerine koyup evlenmişti.. Basireti bağlanmış dedikleri bu olsa gerekti.. Çok şükür ki Savaş neyse Onur tam tersiydi. Nazikti, düşünceliydi, adam gibi adamdı.. Yatakta zevk almaktan önce zevk vermek istiyordu, bu o kadar belliydi ki.. Vücudunun her noktasıyla ilgilenişi, parmaklarının  maharetiyle genç kadını kendi kendine dokunurken ulaşamadığı kadar yüksek zirvelere çıkartması ve en nihayet birleştiklerinde.. Ah bunu anlatacak bir kelime bilmiyordu Neşe..

Başta yine hayal olan o noktaya ulaşamayacağını sanmıştı. Tek istediği Onur tarafından sarılıp sarmalanmak, mümkün olduğunca keyif almaktı. Hatta belki de zevk alıyormuş gibi numara yapması gerekecekti ama işler düşündüğü gibi gelişmemişti. Birleşmeden önce yaşadığı doruklarla uyarıya tamamen açık hale gelen bedeni, Onur'un sabırlı desteğiyle doğru açıyı bulunca kanatlanıp uçuşa geçmişti ve booom!! Bu öyle bir patlamaydı ki Neşe kendisini aşk tanrıçası falan zannetmişti.

Tabii bu tek taraflı bir zevk değildi.. Genç kadın yandığı ölçüde yakmıştı ki erkek yorgun olmasına rağmen tekrar sevişmeye çok kolay ikna olmuştu. İkinci seferinde her şey daha sakin daha doyurucu, daha yoğun hissettirmişti ve çığlık çığlığa bir finalin ardından Onur kadınının kollarında hak edilmiş bir huzurla sızıvermişti. Ama Neşe uyuyamıyordu işte. Aslına bakarsanız uykusuzluk umurunda bile değildi. Yabancı bir evde, yabancı bir yatakta, daha yeni aşina olduğu bedenle kendi çıplak teni arasında en ufak bir mahremiyet dahi kalmamışken uyumaya çalışıyor olmak da umurunda değildi. Halinden daha memnun olamazdı genç kadın. Onur'un olmak güzeldi, Onur'la olmak daha da güzel..

Alnını Onur'un omzuna dayayıp genç adamın kokusunu içine çekerek gözlerini kapattı. Gevşemeye çalıştı, uykunun gelip onu almasını bekledi. Ama gelmiyordu. Gözleri kendiliğinden geri açıldı, uyumak değil Onur'u seyretmeye devam etmek istiyordu. Genç adam şimdi onun gözünde bir Taşıyıcı, bir Sparta Kralı Leonidas, bir Gladyatör Maximus, bir Aşil, bir Kaptan Amerika'ydı.. Bütün erkekler içinde en güzel sevişen ve en güzel eski koca dövendi.. Onur'u seyretmeyip ne yapacaktı ya? Ne yapacaktı? Yapsa mıydı?..

- Onur..

-...

- Onur?..

'Ay canım benim, yazık, nasıl yorgun uyuyor.. Yok ben uyandırmayayım hiç şimdi, dinlensin.. Ama uyansaydı keşke.. Ayyy.. Şuraya dokunsam n'olur ki şimdi?..'

EVİN NEŞESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin