Medyada çok sevdiğim bir şarkı var, bölümle ilgili değil. Recep ayınız mübarek olsun. Kocaman öpüyorum hepinizi 😘❤️
- Allahım, ben ne yapıyorum?..
Neşe bu değildi, gebeyse eğer, karnındaki bebeği istemeyecek bir kadın olabilir miydi?. Hele Onur'u terslemesinin hiçbir mantığı yoktu ki, adam zaten tedbirini alıyordu, korunmadıkları nadir seferler ekseriyetle Neşe'nin aceleci hallerinden kaynaklanıyordu. Neşe derin bir nefes alıp doğruldu ve karşısındaki aynaya baktı. Tekrar hamile kalabileceğini hiç düşünmemiş, Onur'un önlem alma ihtiyacını pek fazla umursamamıştı. Şimdi ortada bir bebek varsa eğer muhtemel sorumlusu Neşe, memnuniyetle karşılayan ise Onur olmuştu. Peki genç kadının aklını kurcalayan bütün problemler, bütün ihtimaller ve bütün açmazlara hiçbir dahli olmayan, tamamen günahsız ve anne babasına muhtaç bir bebek hoş karşılanmamayı hak edebilir miydi? El cevab: Asla...
Peki ya her şey ilk doğumundaki gibi olursa.. Neşe yeniden bakımsız, uykusuz, belki kocasına karşı isteksiz ya da bezmiş bir kadına dönüşürse ve Onur ondan uzaklaşırsa.. Ama bütün bunlar olmak zorunda değildi, değil mi? Neşe akıllı davranıp çok yemezse fazla kilo almazdı. Doğumdan sonra ona yardımcı olacak bir sürü insan vardı, kendine daha çok vakit ayırabilir, çabucak şimdiki haline dönebilirdi. Ki bütün bunlar olmasa bile, kocasının Savaş gibi olmadığına güveniyordu Neşe.. Onur, genç kadının Sparta Kralı, anlayışlı ve dürüst bir insandı. Aldatmazdı Neşe'yi.. Yani inşallah aldatmazdı işte..
Aniden gelen bir enerjiyle yerinden fırlayan genç kadın odadan çıkıp merdivenlere yöneldi. Hızlı kalktığı için olsa gerek, bir baş dönmesiyle trabzanlara tutunma ihtiyacı duydu ama kısa sürede toparlanıp paldır küldür aşağıya indi, öyle ki az kalsın düşecekti..
Onur kreşten eve dönen kızların Ezgi'yle renkli bloklardan prensesten çok her şeye benzeyen bir prenses yapmalarını izlerken dalgındı. Ara sıra küçük kavgalar çıksa da o kadar tatlı oynuyorlardı ki birlikte, onları seyreden birinin gülümsememesi neredeyse imkansızdı ama Onur gülümsemiyordu.. Aklına Meral denen o.. Her neyse işte, Meral geldikçe gülümseyemiyordu ki..
Kadının Ezgi'yi almak için geleceği zamana yirmidört saat kalmıştı artık. Onur'un avukatı, Serdar, dava sürecini başlattıktan sonra, Meral'in çocuğu Onur'un evinden alamaması için tedbir kararı çıkartmaya uğraşıyordu ama az önce aradığında kadının çocuğu kaçırmak için henüz açık bir girişimi olmadığından talebinin reddedildiğini üzülerek haber vermişti. Ne yani?.. Küçücük çocuk zorla evden alınacaktı, yurt dışına çıkartılamasa bile artık muhtemelen hatırlamayacağı anasıyla ya havaalanı köşelerinde, ya bir otel odasında kalacaktı, korkacaktı, üzülecekti, belki çok ağlayacaktı da savcılık kız o acıyı yaşadıktan sonra mı devreye girecekti? Ama ne yapsınlar, onlar da haklıydı, normal şartlarda anneler çocuklarının aleyhine hareket etmezlerdi ki.. Burada anormal bir anne söz konusuysa, bu hiç kimsenin değil, o kadını anne yapan bizzat kendisinin suçuydu.
Ah, bir de bebek çıkmıştı ortaya, sanki hiç başka sıkıntı yokmuş gibi.. Yani lafın gelişi, tabii ki bebek sıkıntı değildi, sadece.. Sadece şu an zamanlama kötüydü herhalde.. Neşe muhtemelen Ezgi meselesi yüzünden çok üzgün olduğu için tepkili davranmıştı. Elbette ki Onur da çocuk olmasın diye tedbir almaya çalışmıştı, aksi halde bu hızla Neşe menopoza girene kadar üçyüz Spartalı üretip ordu kuracaklardı ama gebelik oluştuysa ne yapılabilirdi ki?.. Gergin davranmak sadece zarar getirirdi, nihayetinde Onur bebeği aldıralım dese Neşe kabul etmezdi zaten, başka çözüm mü vardı? Velhasıl Onur kadere boyun eğip yeni bir bebek olasılığını hak ettiği coşkuyla karşılamıştı ama anne adayı halinden memnun görünmüyordu.. Hayırlısı bakalım, Neşe zaten varlığından kesin emin olunca kendi yavrusunu reddedecek bir kadın değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...