Meral kızına bakarken, ağlama ihtiyacı boğazına bütün ağırlığıyla çökmüştü. İyi bakıldığını, sevgiyle büyütüldüğünü açıkça gösteren sağlıklı, özgüvenli, ışıl ışıl yüzünde boncuk gibi parlayan iri mavi gözleri kendisine ciddiyetle dikilmişken iliklerine kadar ürperdi genç kadın. Sonra "Anne" sözcüğü çıkınca kızın ağzından, bayılacak gibi oldu. Hatırlamış mıydı onu?.. Bu mümkün müydü?.. Ama Meral'in hevesi sadece üç beş saniye sürdü. Sonra Ezgi Neşe'ye döndü ve sordu..- Anne.. Bu teyse kim?
Neşe derin bir soluk koyverdi, sonra Onur'a hayret dolu bakışlarını dikti..
- Ay yemin ediyorum, bir an Meral'e dedi sandım..
Onur hala aynı öfkeli ifadeyle oturuyordu. Karısının tepkisine dişlerinin arasından "Ne ilgisi var?" diye homurdanmakla yetindi. Meral'in yersiz hayal kırıklığı yüzüne yansımıştı.
- Tabii.. Ona demesi normal, bana dese ne ilgisi var, değil mi?..
- Tabii ki öyle olacak.. Ne bilsin, nereden hatırlasın çocuk?
Neşe gerilen ortamdan çocukların etkilenmesini istemiyordu. Herkesin kahvaltıya odaklanması için ellerini masaya doğru salladı.
- E haydi, karnımızı doyuralım.. Sonra konuşuruz..
- Benim iştahım kaçtı..
Genç kadın bir suratı iyice asılan kocasına bir de şaşkın gözlerini Onur'a dikmiş çocuklara baktı ve bir kere daha Meral'in ziyaretini kabul ederek yanlış yaptığı hissine kapıldı. Ama bunu yapmak zorundaydı. Aklı erdiğinde Ezgi annesini merak edecekti, sorgulayacaktı, Neşe elinden geleni yapmış olduğuna dair vicdanıyla barışık olamazsa kızın yüzüne nasıl bakardı?
- Onur lütfen, çocuklar tedirgin oldu..
- Tamam hayatım, haklısın özür dilerim.. Evet herkes tabağındakileri bitirsin, Meral sen de otur artık..
Meral bir an için yalnız kalmak istedi ve sofraya oturmadan elini yıkama bahanesiyle lavaboya gitti. Yüzüne su serpiştirerek ağlamaya aç gözlerini serinletmeye çalıştı biraz. Hiçbir şey düzelmeyecekti, Onur ölene kadar kendisinden nefret edecekti, Ezgi başka bir kadına anne diyordu, ne bir seveni, ne işi gücü ne de bağlı olduğu bir yer vardı. Canı çığlık atıp ortalığı dağıtmak istiyordu ama rezillik çıkaracak zaman olmadığını düşünerek masaya döndü ve Ezgi'nin yanına oturdu. Bir iki dakika boyunca, öylece hareketsiz, ne yapması gerektiğini düşündü, sonra çekinerek Fatoş'un Ezgi'nin ekmeğine sürmek için önüne aldığı bala uzandı.
- Ben yedirebilir miyim?
Fatoş burnundan öfkeli bir nefes verip bir an Neşe ile göz göze geldi, hiçbir şey söylemeden kaseyi Meral'in önüne doğru itti. Ezgi ise dikkatini bir kez daha yeni gelen kadına vermişti.
- Ellerini yıkadın mı?
- Yıkadım..
- Sen benim Patoşum musun?
- O ne demek?
Fatoş gergin bir sesle araya girdi..
- Senin Patoşun benim ya Ezgiciğim..
- Bu kim o saman?
Meral kendince sevimli olmaya çalıştı.
- Bakıcı demek istiyor herhalde.. Fena fikir değil aslında, işe de ihtiyacım var..
Meral espri yapmaya çalıştıktan sonra bir de gülmeyi denedi ama gözlerini deviren Fatoş hariç kimseden reaksiyon alamadı. Onur buz gibi ifadesini bir derece bile ısıtmayan gülümsemesiyle konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...