Küçük şehirde yaşam, zorluklar kadar avantajlar da barındırır. Mesela masrafınız daha azdır, birçok şey metropollere göre ucuzdur. Sonra mesafeler kısadır, ev, iş, çocukların kreşi, alışveriş yaptığınız yerler, hepsi birkaç dakikada ulaşılabilecek şekildedir genelde. Yani paranız ve zamanınız size kalır. Kötü tarafı ise o para ve zamanla yapılacak pek fazla şey olmamasıdır. Tabii siz bir anneyseniz durum farklı. Bir annenin daima çocuklarına ayıracak daha çok vakte ve ihtiyaçları için daha çok paraya gereksinimi olur. Her zaman alınması ya da yapılması gereken bir şeyler vardır mutlaka..
Neşe, o akşam, hem resimlerini satılmaları için anlaşmalı olduğu galeriye bırakmak hem de basım aşamasında olan 'Beden Diliniz Konuşsun' adlı kişisel gelişim kitabı hakkında editörüyle görüşmek için gelmiş olduğu İstanbul'da okul arkadaşlarıyla hasret giderirken yaşadığı şehrin iyi ve kötü yanlarından bahsediyordu.
- Ne yapsam babamın anında haberi oluyor. Sinemaya bile gidemiyorum. Sırf ben evden çıkamayayım diye akşamları çocuklarıma bakmıyorlar. Korkunç bir baskı var üzerimde, anlatamam.
Jale arkadaşını gözlerinde bir hüzünle dinliyordu. Neşe zamanında okulun en güzel, en sosyal, adı gibi neşeli kızlarından biriydi. Mezuniyetten sonra fakülteye başladıklarından beri birlikte olduğu Savaş ile evlenmiş ve herkesin gözünde bu aşk masalını mutlu sonla bitirmişti. Ama bazen evlilik en güzel rüyaları kabusa çevirebiliyordu.
- Hayatım, anlıyorum seni ama kendine bak biraz lütfen. Yani sözlerimden alınmandan endişe ediyorum ama şu halin bizim Neşemize hiç benzemiyor. Diyetine dikkat edebilirsin, evin içinde bile spor yapabilirsin.
- Offff Jale.. Bir ara iyiydik, akşamları kızlarla müzik açıp dans ediyorduk. Alt komşu olacak dedikodu kumkuması, anneme, evde parti veriyor herhalde demiş. Sonra benim moralim sıfır oldu işte. Her Pazartesi diyete başlıyorum, öğlen olmadan 'beni kim ne yapsın, kimin için güzelleşeceğim' deyip vazgeçiyorum.
Gülay tepkisiz kalamadı.
- Ne demek kimin için ya? Kendin için tabii ki. Benim kocam çok mu bakıyor tipime sanki? Ama yine de bakımsız gezmiyorum. Kocam için değil, kendim için.
- Galiba ben artık kendimi sevmiyorum. Herşeyi yüzüme gözüme bulaştırdım.
Neşe epeydir depresyon sınırlarında dolaşıyordu gerçekten de. Hayat hiç hayal ettiği gibi her güçlüğün sevgiyle yenildiği bir ortam olmamıştı onun için. Kocasını çok sevmişti zamanında ve kızlarını da çok istemişti. Birini kazanırken diğerini kaybedeceğini ise hiç tahmin edememişti.
- Bak kızım, bu böyle olmaz. Kusura bakma ama sen kendini soktuğun o delikten kendi başına çıkmazsan ben çıkartırım. Ama o zaman ben ne dersem yapmak zorundasın.
- Gülay, çıkmaya çalışıyorum ama kimse bana destek olmuyor. Bir üniversitede yardımcı doçent kadrosu var. Görüştüm, ALES ve yabancı dil puanlarımı, doktora tezimi, sunumlarımı, hepsini çok beğendiler, iki hafta sonra sınav var, girmek istiyorum ama babam İstanbul'a gidersen bir daha yüzüne bakmam, sakın ha geri gelme dedi. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
- Ay bakmasın Neşe.. Kendi kızını neden böyle baskı altında tutmaya çalışıyor? Tek boşanan sen misin?
- Tek boşanan kızı benim Jale. Ablam eniştemin rezilliklerini sineye çekip oturduğu için benden de aynı şeyi beklediler ama ben yapmadım. İki çocuğumla başına kaldım. O yüzden de kötüyüm babamın gözünde.
- Allahım, bu devirde hala bu saçma sapan zihniyetler.. Kızım atla gel İstanbul'a. Seni istemeyeni sen de istemeyeceksin.
- Dile kolay, nasıl geleceğim ki İstanbul'a. Kiralar, kreş ücretleri, bizim oranın iki üç katı. E araştırdım, üniversitenin çevresinde pahalı pahalı siteler var, gücüm yetmez. Her gün bir sürü yol gidip gelmem lazım. O sürede çocuklara kim bakacak?
- Tam zamanlı bakıcı tutarsın, durur başlarında, evin işini de yapar.
- Maaşın yarısı da oraya gider o zaman. Yetmiyor kızım, yetmiyor. Düzenli resim yapıp satabilsem belki idare eder ama her zaman ilham gelmiyor ya da bazen alıcı çıkmıyor.. İki çocuğumla sefil olurum buralarda.
- Neşe sen hep bardağın boş tarafını görür olmuşsun. Bismillah deyip başlayacaksın, her şeyin iyi olacağına inanacaksın, yoksa ömür boyu yerinde sayarsın. Tüm vaktin kendine acıyarak geçer. Hem Savaş nafaka falan vermiyor mu sana?
- Vermiyor. İnadına ödemiyor, birkaç ayda bir icra yoluyla alıyorum nafakamı. Öyle de paranın yarısı avukata mahkemeye gidiyor.. Zerre kadar faydası yok yani.
- Ay bu çocuk nasıl böyle yüzseksen derece değişti ki.. Kızım siz nasıl mükemmel bir çifttiniz.. Ne ara bu hale geldiniz?
Neşe, Jale'nin sözleriyle ağlamaklı olurken deminden beri düşünen Gülay gözlerini yerden kaldırıp Neşe'nin yüzüne dikti. Konuşurken sesi diğer ikisinin ruh haline zıt şekilde gayet neşeliydi.
- Evet, meseleye el koyuyorum ve planımı açıklıyorum. Neşe sen evleneceksin. Hem de Onur Boran'la.
😉😉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...