Salı günü öğlen arasında Günseli hızlıca yemeğini yedikten sonra ders hazırlığı yapması gerektiği için odasına döndü. Parlak bahar güneşinin tadını çıkarmak isteyen Neşe ve genç kadının sabah erkenden gidip matbaadan aldığı kitabının ilk baskısını inceleyen Mustafa bahçede kalmışlardı.- Vay, süper görünüyor.. Beden dili konusu hep ilgimi çekmiştir.
- Çekmeli de zaten, yüz yüze iletişimin temelini beden dili oluşturur..
- Ben mesela, jest ve mimiklerimi kontrollü kullanmayı öğrenebilir miyim sence?
- Tabii ki, çalışırsan neden olmasın? Birçok insan bunu yapıyor..
- Sen?
- Ben de yapabiliyorum.. Bu daha çok bedensel tepkilerini kontrol altında tutmakla ilgili..
- Peki bu hayatını paylaştığın insanlara haksızlık değil mi? Yani normal koşullarda beden dilini bilinç düzeyinde anlamasak da hissedebiliyoruz.. Sen etrafını bu histen yoksun, savunmasız bırakıyorsun diye düşünüyorum..
- Yani genel olarak haklısın, tabii ki etrafındakileri kandırmak, yönlendirmek isteyen kötü niyetli birçok insan bunu kullanabilir.. Önemli olan kişinin ne niyette olduğu..
- Doğru tabii.. Önemli olan niyet.. Ama ya bir uzman olarak sen hayatında böyle bir yeteneğe sahip bir insan olmasını ister misin? Bunun bir risk olduğunu düşünmüyor musun?
Neşe bir süre sessiz kaldı.. Evet, bu bir riskti.. Daha önce başına gelmişti ve yine geliyordu..
- İlk eşim çalışmalarıma yardım ederdi bazen, onda doğal bir yetenek vardı zaten, çok iyi bir tiyatrocu olabilirdi. Nitekim üç yıl boyunca aldatıldığımı anlamadım ben de..
Mustafa'nın gözleri şaşkınlıkla açılırken Neşe sözüne devam etti..
- Ama ben pek akıllanmıyorum sanırım çünkü Onur bir haber spikeri ve kelimenin tam anlamıyla poker yüzüne sahip, mimik oynamaz.. Muhtemelen bana söylediği en uçuk yalanlara dahi inanabilirim.. Ama önemli olan şu ki bunu yapabildiğimizi saklamıyoruz biz.. Peşin peşin söylüyoruz yani..
- Doğru, haklısın.. Ben.. Özür dilerim, eski yaraları kaşımak istememiştim..
- Önemli değil.. Geçmiş geçmişte kaldı, yaşadıklarımı kimseden gizleyecek de değilim..
Mustafa hala tedirgindi.. Konuyu değiştirmek için ilk aklına gelen şeyi sordu hemen..
- Anlıyorum.. Onur dediğin yoksa sabah haberlerini sunan Onur Boran mı?
- Evet, o..
- Hmm.. Senin gibi bir kadının sıradan biriyle birlikte olmasını beklemezdim zaten..
- Onur kesinlikle sıradan değildir.. Ama onu sıradışı kılan şey meşhur olması falan değil.. O çok özel bir insan, onunlayken ben de kendimi özel hissediyorum..
Neşe, böyle ulu orta Onur'u överek biraz gereksiz konuştuğunu düşünmekten kendini alamıyordu ama durduramıyordu da.. Bahsederken ağzında çok hoş bir tat bırakıyordu sanki.. Beklediğinin aksine Mustafa da ilgilenmiş gibiydi..
- Neşe, belli ki çok iyi giden bir ilişkin var.. Umarım hiçbir zaman hayal kırıklığına uğramazsın..
- Uğrayacağımı sanmıyorum..
Mustafa tekrar elindeki kitaba odaklanınca Neşe bir anlığına hayal kırıklığına uğrama ihtimalinin ne kadar yüksek olabileceğini düşündü. Yazın yaklaştığını, ışınlarının değdiği yerleri neredeyse yakarak hatırlatan güneşe doğru başını kaldırdı ve gelecek günlere bir dilek gönderdi. Bir daha asla aynı şeyleri yaşamak istemiyordu..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVİN NEŞESİ
RomanceTAMAMLANMIŞ HİKAYE Onur Boran, en önemli ulusal kanallardan birinin ana haber bülteni spikerliğinden ratingleri yerlerde sürünen bir başka kanalın sabah haberlerine düşecek kadar ne yapmıştı? İşinde büyük bir hata mı? Hayır.. Tabii ki saçma sapan öz...