Multimedyada geldikleri kasaba var. Genel hatlarıyla kasabamız burası olsada ilerki bölümlerde geçecek evler ya da mekanlar buradan bağımsız hayal dünyamın eseri olacaktır.
Yatağın sarsılmasıyla zaten hafif olan uykumdan sıyrıldım. İnsanlar top patlasa uyanmazdı ama ben en ufak sese bile irkiliyordum. Oysa bedenim öyle yorgundu ki bıraksalar iki gün uyurdum.
Ara ara çalan kapı uykumdan ayılmama neden oluyordu. "Biri şu kapıyı açsın artık!" demek istesem de sesimin mırıltıdan farksız çıkmayacağını bilerek sabırla beklemeye başladım. Kirpiklerimin arasından baktığımda Warner altında sadece siyah kot pantolonuyla kapıyı açıyordu. Kaslı sırtını henüz açılmayan bilincimle hayal meyal görüyordum. İki kürek kemiğinin arasında siyah bir karaltı vardı. Muhtemelen dövmeydi fakat onu da seçemiyordum. Emin olduğum tek şeyse bu seksi görüntüyü resmen kaçırdığımdı.
Gelen kişi dün gece gördüğüm ve türlü yalanlar uydurduğum beyaz saçlı adamdı. Kapı açılınca bir Warner'a bir de yataktaki bana baktı.
"Neredeyse geldik, Warner." Yaşlı adam Warner'a adıyla seslendiğine göre onu tanıyor muydu? Ne yani, dün gece resmen benimle oynamış mıydı? Boşuna o kadar strese sokmuştu bir de beni!
"Tamam, Nicholas. Bir daha bizi rahatsız etme." Sesindeki sert ton bedenimde soğuk rüzgârlar estirdi. Neden bu kadar kaba konuşmuştu ki? Alt tarafı yaşlı adam yaklaştığımızı söylüyordu. Daha adam cevap veremeden kapıyı yüzüne kapattı. Kaba şey!
Warner kapıyı kapattıktan sonra gözlerimi hiç uyanmamışım gibi örttüm. Henüz onun yüzüne bakacak cesareti bulamıyordum kendimde. Dün gece bana sarılmasına izin vermiştim. O uyuduğumu sanıyordu ancak ben bana söylediği cümleyi de belime dolanan kollarını da biliyordum. Sabah hangi şekilde uyandığımızdan haberdar olmasam da, sonuçta gece sarılarak uyumuştuk.
Warner ayakta dikilmek yerine yataktaki yerine yani arkamdaki boşluğa geri döndü. Battaniyenin altına girdiği anda sıcaklığını özlediğimi fark ettim. Çıplak göğsü alev alev yanıyordu. Kolları tekrar belime dolanıp beni kendisine çevirdiğinde sırtımda oluşan keskin acıyla ağzımdan dökülen inlemeye engel olamadım. Ormanda yuvarlandığımız sırada belime vuran taşı hatırladığımda ağrımın nedeni de ortaya çıkmış oldu. Yaşadığımız adrenalin yüzünden ağrıyı fark edememiştim bile.
Nefesimi kesen acı göz pınarlarımın sulanmasına neden oldu. Gözlerimi araladığımda Warner ne olduğunu anlamamış gibi bana bakıyordu.
"İyi misin?" Sesindeki telaş hoşuma gidecek olduysa da aldığım derin nefesle kendini belli eden ağrı yüzünden unuttum.
Başımı olumsuz anlamda sallayarak, "S-sırtım." diyebildim. Warner omuzlarımdan tutarak beni oturur pozisyona getirdiğinde başımı omzuna yasladım. İnce kazağımı sıyıran parmakları sırtıma alevlerini bırakıyordu. İtiraz edecek hâlim dâhi yoktu. Hoş, o yine de kendi bildiğini yapacak biriydi.
"Siktir!" Ettiği küfüre bakılacak olursa durumum hiç iyi değildi. Parmaklarını acımın en yoğun olduğunu yerlerde tüy kadar hafif dokunuşlarla gezdirdi. Her ne kadar hafif olsada dokunduğu an acısını hissediyordum. Rahatsız olduğumu anlaması için kıpırdandım.
"Çok mu kötü?" dedim, zar zor aldığım nefeslerimin arasında. Sırtım hareket etmesin diye derin nefes almaktan kaçınarak kesik kesik dolduruyordum ciğerlerimi.
"Nasıl oldu bu?" Zaten zor nefes alırken soru sormasa olmaz mıydı?
"Ormanda yu-yuvarlanırken." dedim. Tanrım, lütfen artık soru sormasın! Yüzümü biraz daha omzuna bastırırken ellerimle kollarına yapıştım. Ağlamamak için dişlerimi sıkmaktan çenem ağrımaya başlamıştı. Kaburgam kırılsaydı bu kadar geç fark etmezdim, değil mi? Sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)
FantasyAilemin öldüğünü annemin telefonuma bıraktığı sesli mesajla öğrendim. Açık unuttuğu telefon çığlıklarına şahit olmamı sağladı. Ve katilleriyle tanışmamı... Artık eve gittiğimde benim için kapıyı açacak bir annem ya da saçlarımı okşayacak bir babam y...