25.Bölüm

23.1K 2.1K 736
                                    

Çıldırmak üzere olduğum bir bölümden merhaba canlarım ❤️ wattpade sürekli bir şeyler olmasından dolayı bölüm kaç sayfa olmuş göremiyorum. Ve ben yazarken buna kelime sayısı kadar dikkat ediyorum. Anlayacağınız Wattpade sinirliyim ama size bölüm atmak istedim ❤️

İkinci bir konuysa yeni bir kurgu oluşturdum. Hatta oluşturduk. Burada yaklaşık üç yıl önce tanıştığım bir arkadaşım var. Kendisiyle o zamandan beri yakın arkadaşız. Benim ilham perim kendisi. LadyFantastik ❤️ her zaman fikirlerime saygı duyduğun ve beni tamamladığın için teşekkür ederim 🌺

Gelelim üçüncü konu 🙄 bazılarınızın gizli okuyucu olduğunun farkındayım. Bu konuda sizi zorlamak istemiyorum. Fakat gerçekten beğeniyor ve okuyorsanız neden yıldıza basmadığınızı anlamıyorum. Ben insan yemiyorum.

Burayı seviyorum. Yorumlarınızı okumayı seviyorum. Lütfen sizde hiç değilse yıldıza basın ki ben daha çok bölüm atayım. ❤️

(Yazarcığınız müziği dinlemenizi tavsiye ediyor 😍)

Bilincimin yavaş yavaş yerine geldiğini hissederken burnuma dolan ilaç kokusundan revirde olduğumu anladım. Carmen'in attığı o son yumruktan sonra kendimi burada bulmam doğaldı. Tanrım, gerçekten iyi yumrukları vardı!

Parmaklarımı hissedebilir hâle geldiğimde uyandığımdan beri kaşınan burnumu kaşımak istedim fakat parmaklarımı yüzüme değdirdiğim anda sargılarla karşılaşmak kafamı karıştırmıştı. Neden yüzüm sargılıydı?

Parmaklarımı biraz daha yukarı çıkararak burnuma dokunduğumda büyük bir acı hissettim. İstemeden dudaklarımın arasından kaçan inlemeden sonra odanın kapısı gürültüyle açıldı.

Gözlerimi zorlanarak açtığımda içeriye girenin Warner olduğunu gördüm. Sanki dokunsa kırılacakmışım gibi yanıma oturduğunda, "Y-yüzüme ne oldu Warner?" dedim. Elini uzatarak hala havada olan elimi tuttu.

Zorla gülümseyerek, "Sadece küçük bir kırık, güzelim. Bay Hill daha hızlı iyileşmen için bir büyü üzerinde çalışıyor." dediğinde gözlerimin dolmasına sinir olmuştum. Parker Amca'nın küçük bir kırığı iyileştirememesi imkânsızdı.

Konuşurken bile acıyan burnumu göz ardı edip, "Saat kaç?" diye sordum. Gece saatlerine yakın gitmek zorundaydı. Dolunayda ne hâlde olursam olayım yanımda kalamazdı.

Sıkkın ifadesini saklamadan, "Neredeyse on bir oldu." deyince çoktan gitme zamanının geçtiğini anladım. Fakat neden hâlâ buradaydı?

"Warner, gitmen gerekmiyor mu?" derken gözüme takılan bir detayla şok olmuştum. Boynundan geçen damarları normal renginin aksine kararmaya başlamıştı. Kendini sıkıyormuş gibi şişmiş ve daha belirgin hâle gelmişti. Kendini zorladığı açıkça belli oluyordu.

Üzerime eğilip parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırırken, "Uyandığında beni görmek istersin diye biraz daha kalmak istedim." dediğinde hâlâ elimi tutan elini sıkıca tuttum.

"Artık gitmelisin, sevgilim. Çoktan zorlanmaya başlamışsın." dedim, ona ilk kez böyle hitap edişimdi. Daha öncesinde neden demediğimi bilmiyordum. Fakat bir an içinizden gelmez, tam da ihtiyacınız olan anda gelirdi. İşte Warner'ın lacivertlerine bakarken söylemem gereken anın geldiğini hissetmiştim.

Kendini sıkmasına rağmen uyandığımdan beri ilk kez gerçekten gülümsedi. "Hatırlat da bunun için daha sonra seni öpeyim." dedikten sonra dinlenmem için bir ton laf edip odadan çıkmıştı.

KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin