9.Bölüm

33.6K 2.2K 520
                                    

Herkese merhaba! Hastalıkla geçen bir haftadan sonra sonunda buradayım. Hala tam olarak iyileşmiş sayılmasam da sorumluluk duygusu yakamı bırakmıyor. Bu yüzden size haber vermeden sürpriz yapayım dedim 🤗
Biliyorum baya geç kaldım ve istemeden olsada özür diliyorum.

Keyifli okumalar 😍

Austin'in gelişiyle etrafa ölüm sessizliği hâkim olmuştu. Michael'in biraz öncesine kadar kendine güvenen tavrı buhar olup uçmuştu, geri adım attığına göz ucuyla şahit oldum. Yanındaki koyun sürüsünün de ondan aşağı kalır yanı yoktu.

"Austin, onlar cadı! Bize karşı koruyamazsın." diyen Michael ortamı daha da germekten başka bir şey yapmıyordu.

Austin hırsla saçlarını karıştırıp ellerini yumruk yaptı. Kızlarla önümüze geçen üç erkeğin ortasında duruyordu. Giydiği mavi tişört gerilen kaslarını belli edecek kadar dardı. Lydia'nın özellikle ona bakmamaya çalıştığını görsem de dikkatimi meydana gelmek üzere olan kavgadan çekemiyordum.

Austin, "Sen Summus'un özellikle kendisinin getirdiği cadıya dokunabileceğini mi sanıyorsun? Üstelik bizimle savaşan cadılara da?" dediğinde sesinde alay olsa da aynı zamanda ölümcül bir yanı da vardı.

Michael'in sağında duran sarışın oğlan, "Biz kasabamızda cadı istemiyoruz." dediğinde sinirle dişlerimi sıktım. Beni daha tanımladıkları için gitmemi istemeleri doğaldı fakat Cadı Evi sakinleri onlarla birlikte savaşmış cadılardı. Herkese aynı muamele yapmaları benim bile sinirimi bozuyorsa kızları düşünemiyordum.

Austin, "Summus'un emrine itaat etmeyenlerin sonunu bilmediğinizi varsayarak gitmenize izin vereceğim. Bir dahakine kendinizi mezarda bulursunuz." dediğinde Michael'in gözlerinden geçen tereddüt, emirlere itaat etmemenin ne gibi sonuçlara neden olacağını bildiğini belli etmişti.

Önümdeki bedenlere rağmen gözleri bana takılı kaldığında bakışlarına karşılık verdim. Utanacak ya da korkacak bir şeyim yoktu. Sonuçta buraya gelmeyi ben istememiştim. Her şeyden habersizken kitaplarla dolu hayatımdan mutluydum ben.

Michael sonunda pes etti ve arkadaşlarını da alarak ormanda kayboldu. Her ne kadar sözlerine sinir olsam da Austin'in bizim yüzümüzden olay çıkarmasını istemiyordum. Kızların da benim gibi derin nefesler aldığını duyabiliyordum. Hepimiz rahatlamış gibiydik.

Austin, "İyi misiniz?" diyene kadar gözlerimin daldığını fark edemedim. Başımı olumlu anlamda sallarken onu en son Warner'ın yanından kaçarken gördüğümü hatırladım. Doğru dürüst özür bile dileyememiştim çarptığım için. Warner yüzünden aklım başımda değildi.

Hepimizden önce Lydia, "Sen gelmesen de iyi olurduk." dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. Austin sadece bize yardım etmek için gelmişti, bu kadar sert davranmasına anlam verememiştim.

Fakat Austin, "Çok meraklıydım ben de kızıl kafanı görmeye." diyince normal hâlleri olduğunu anlamış oldum. İkisinin de eğlenceli tavırları sevimli görünüyordu aslında.

Diana sessizce yanım geldikten sonra kulağıma fısıldarken Lydia ve Austin kendi aralarında tartışmaya devam ediyordu. Diana, "Sence de çok tatlı değiller mi?" dediğinde gülümsedim.

"Tatlı falan değiliz Diana!" diye bağıran Austin sinirle eve doğru yürümeye başlamıştı. Kurtlarla dolu yerde sessizce konuşmak diye bir şey yoktu. Diana kıkırdarken Lydia bize ölümcül bakışlar atıp Austin'in peşinden yürümeye başladı.

Dışarıda fazla kalmaktan parmak uçlarımı hissedemez hâle geldiğim için vakit kaybetmeden ben de eve doğru yürümeye başladım. Diana benimle birlikte yürürken Austin'in yanında getirdiği diğer iki kurt ahşap evin kapısında nöbet tutmaya başladılar.

KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin