Süpriz! 😂 Evet bu ne hız diyenler vardır ama uzun zaman yayınlamadığım bölümün telafisi olarak düşünebilirsiniz 😍 hazır ilham gelmişken oturdum yazdım bende 😊
Hepinizi seviyorum 🌹
Keyifli okumalar 😉
Başımı çatlatacakmış gibi hissettiren ağrıyla uyandığımda iki yanımda benden farkı olmayan kızları gördüm. İkisinin inlemeleri onların da en az benim kadar ağrı çektiğini gösteriyordu, Tobias'ın hayal dünyasında çok fazla kalmamızın sonucu buydu.
"Size çemberi hayal dünyasında oluşturun diye kim söyledi? Çok fazla kalmanız beyninize hasar verebilirdi. Üstelik kendi kendinize uyanmanız gerekiyordu, uyandırılmanız değil!" diye söylenen Rachael'ın sesi kafamın içinde yankılanıyordu.
Bilincim yerine gelmiş olsa da zorlayarak gözlerimi açtığımda tıpkı kızlar gibi inlemiştim. Odanın ışığı gözlerime vurdukça başıma ağrı saplanıyordu.
Yeni uyanmışlığın verdiği mahmurlukla, "I-Işık." dediğimde kimsenin sesi çıkmadı ve ışık kapandı. Onun yerine birkaç mum yakıldığında daha iyi hissetmeye başlamıştım.
Solumdan gelen ses, "Tanrım! Anne, başımız yeterince ağrımıyormuş gibi neden bağırıyorsun?" deyince onun Lydia olduğunu anladım. Benim gibi fazla sesi kaldıramıyor olmalıydı.
"Size orada fazla kalmanın ne gibi sonuçlar doğuracağını söylemiştim, küçük hanım! Sesimin verdiği rahatsızlığı çekmeye mecbursunuz." diyen Rachael'i tanıyamıyordum. Geldiğimden beri hiç somurturken görmediğim kadın mıydı şimdi böylesine bağıran? Kesinlikle onu bir daha sinirlendirmemeliydik, bunu aklıma kazılmalıydım.
"Rachael, tüm suç bu üçünün! Ben uyurken beni hayal dünyasına götürdüler." dedim, diğerlerini satmaktan en ufak vicdan azabı duymadan. Şu an yaşadığım baş ağrısının nedeni onlardan başkası değildi.
Odanın diğer ucundan gelen Tobias'ın sesini duydum. "Hain."
O görmese bile gözlerimi devirdim. Hain falan değildim. Oradan çıkamayacağız diye korkarken neredeyse aklımı kaçıracaktım. Ya düşündüğüm gibi hayalet olsaydık? Tanrım, düşüncesi bile tüyler ürperticiydi.
"Rachael, bırakalım dinlensinler. Şu an eminim baş ağrıları yeterince ceza niteliğinde oluyordur." diyen Fredic'i duyduğumda uyandığımdan beri ilk kez konuştuğu için şaşırmıştım. Gözlerimi açmış olsam da kafamı kaldırıp etrafa bakmadığım için odamda kimlerin olduğunu kestiremiyordum. Acaba Natalie de burada mıydı?
"Saat kaç?" diye soran Diana sağımda yatıyordu, daha doğrusu kıvranıyordu. Göz ucuyla görebildiğim kadarıyla parmaklarıyla başını ovuyordu.
Fredic, "Sabahın altısı." dediğinde Diana'nın acıyla inlediğini duydum. En son gece beni uyandırmak için odama gelmişlerdi, yani gece boyunca hayal dünyasında kalmıştık.
"Gidelim, Fredic. Mutfaktaki ağrı kesici etkili bitki çaylarını saklamam gerek. Onlara vereceğim ceza baş ağrısı olacak." diyen Rachael'e itiraz etmek için yataktan kalkmaya çalıştığımda Lydia kolumdan tutarak beni geri çekti.
"Demek arkadaşlarına hainlik yaparsın, ha? Bence bizimle birlikte sen de baş ağrısı çekmelisin." deyince ona inanamayan gözlerle baktım. Odamın kapısının kapanma sesi geldiğinde hayal kırıklığıyla omuzlarımı düşürdüm. İstediğinde gerçekten kötü kızlar gibi oluyordu.
"Kızıl sürtük." dedim, onun üstüne kendimi bırakırken. Bedenimin altında ezilen Lydia kahkahalarının arasında, "İşte Alexis'in gerçek yüzü! Seni edepsiz!" diye bağırarak beni gıdıklamaya başladı. Diana da ona katıldığında çatlayacak kadar gülmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)
FantasyAilemin öldüğünü annemin telefonuma bıraktığı sesli mesajla öğrendim. Açık unuttuğu telefon çığlıklarına şahit olmamı sağladı. Ve katilleriyle tanışmamı... Artık eve gittiğimde benim için kapıyı açacak bir annem ya da saçlarımı okşayacak bir babam y...