Multimedyada karakterler mevcut. (Not: Nathan Brown ismi yanlış yazılmıştı. Fredic Brown olacaktır.)
Merhaba! Bölüm söz verdiğim zamanda gelmediği için kusura bakmayın. Araştırmam gereken konular vardı ve sürekli aksilikler çıktı. Geçte olsa yayınlamak istedim. Sabah kalktığınız da bildirim görmek isteyenleriniz olabilir 😉
Bu bölüm benim manevi küçük kızkardeşime -deli-yazar- 🌸
Wattpad'in bana kattığı değerli insanlardan biri. ❤️Gözlerimin şahit olduğu sahne tenime binlerce iğne batırılmasına eş acıtmıştı canımı. Warner'ın boynuna dolanan kollar benim nefessiz kalmama nedendi. Kalbimin daha önce böylesine kırıldığını hissetmemiştim hiç. Bir şekilde kimsenin canımı acıtmasına izin vermeyen ben, bu adamın kalbime ne zaman sızmasına izin verdiğimi bilmiyordum.
Warner kollarını iki yana salmış, kızın sarılışına karşılık vermiyordu. Gözleri bana sabitlenmiş öylece bakıyordu. Kızsa benim orada olmamdan çekinmeden sarılmaya devam ediyordu. Bulunduğum durumdan ölesiye rahatsızlık duyuyordum. İki kişilik bir sahnede fazladan oyuncuymuşum gibi gereksiz hissediyordum kendimi.
"Seni özledim, Warner." Kızın dudaklarının arasından dökülen kelimeler artık çaresizce kurduğum ihtimalleri de yıktı. Sevgilisi olduğu belliydi işte! Başka türlü bu yakınlığın açıklaması olamazdı.
Kendimi kandırılmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordum. O aptal adam bana sarılmıştı! Benimle uyumuş, saçlarımı okşamıştı. Kalbimin derinliklerine sızmıştı. Geride bıraktığı bir kadın varken yapmıştı hem de. Buraya geldiğimizde sevgilisiyle karşılacağımı bildiği hâlde oynamıştı benimle.
Warner'ın kendisine karşılık vermemesinden rahatsızlık duymayan kız, sonunda varlığımı fark ederek kollarını boynundan çekti. Fark ettirmeden derin bir nefes çektim ciğerlerime. Boğazımdaki düğümler biraz olsun azalmıştı.
Kız bana dönerek, "Merhaba, sen Alexis olmalısın. Ben Carmen." dedi, sağ elini uzatarak. İçimde kopan fırtınalardan habersiz gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Kahverengi omuzlarına gelen dalgalı saçlara sahipti. Gözleri de aynı koyu renkte, sıcak çikolata rengindeydi. İnce yapılı dudakları ve yüzüne yakışan burnuyla karşımda duran kız, gerçekten güzeldi.
"Merhaba." dedim, elini sıkarak. Onun aksine yüzümdeki donuk ifadeye dokunmamıştım ama. Bulunduğum durumdan memnun değildim. Ne diye gülümseyecektim ki?
"Alexis!" diyerek koşan kız kollarıma atladığında bir iki adım geriledim. Boynuma sardığı kollarını sıkarak beni neredeyse nefessiz bıraktı. Bakır rengi saçları zambak kokuyordu. Bedeninden bedenime akan samimiyet tüylerimi diken diken etti. Tanımadığım bakır saçlı kız, sanki ihtiyacım olduğunu biliyormuş gibi sıcacık sarılıyordu bana.
"Lydia, kızı boğuyorsun." diyen başka bir kız daha yanımızda belirdiğinde bana göz kırparak sıcacık gülümsedi. Dilim tutulmuş olanları izlerken ben hariç herkes mutluydu.
Lydia kollarını boynumdan çekerek yüzüme baktığında mahçup gibi bir hâli vardı. Ne sarılışına karşılık vermiş ne de gülümsemiş olduğum için bu tavrı doğaldı. Ağlamamak için kendimi zor tutarken nasıl gülümseyebilirdim ki?
"Merhaba Alexis, ben Diana ve şu üstüne atlayan da Lydia." dedi, sarışın ve parlak gülümsemeli kız. Öyle güzel gülümsüyordu ki ona hayran hayran bakmamak için çaba sarf ediyordum. Mavi gözleri ve sol yanağındaki gamzesiyle çok tatlı biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI LOTUS (TAMAMLANDI)
FantasyAilemin öldüğünü annemin telefonuma bıraktığı sesli mesajla öğrendim. Açık unuttuğu telefon çığlıklarına şahit olmamı sağladı. Ve katilleriyle tanışmamı... Artık eve gittiğimde benim için kapıyı açacak bir annem ya da saçlarımı okşayacak bir babam y...